Türkiye internetinin son zamanlarda Gezi Parkı’na döndüğü malum: Aç – kapa oyunu… Ya da “panik butonu”? Veya… Engelli koşu, çekirge oyunu? Bir “radyo tiyatrosu” hayal edelim, “Mars attack” gibi mesela. Hani şu gerçek algısına yol açan. Bizimki uydu mesafesinin içini kapsasın Dünya – merkezli. Distopik bir oyun… Sinopsisi şöyle kurulabilirdi:
İnternetin yapısını, gayri-merkezi, dağıtık, sınırsız / sınır aşan, açık, etkileşimli, altyapıdan bağımsız ve küresel nitelikleriyle tanımlarız hep. Gerçekten de bu nitelikler, interneti, “ağların ağı” olarak diğer ağlardan farklılaştıran yapısal özelliklerdir. İnterneti, Birleşmiş Milletler gibi tek bir merkezden yönetme hayali bir çok devletin rüyalarını süslüyor, ama merkezi bir internet ancak hayallerde var olabilir. Çünkü interneti internet yapan, gayri-merkezi ve dağıtık olması. Ama devlet ve şirketler gibi iktidar odakları, gayrimerkezi ve dağıtık bir teknolojik ortam içinde bilgiyi merkezi bir biçimde işlemek ve yönetmek için ellerinden geleni yapıyor. Çünkü her sinir sistemi merkezidir.
Öte yandan bu açık, gayri-merkezi ve dağıtık yapıda giderek kapalı ve merkezileşmiş ağ adalarının oluştuğuna tanık oluyoruz: Tıpkı her yöne yayılan ve bir merkezi olamayan devasa bir şehirde, duvarlarla çevrilmiş, yüksek güvenlikli, merkezi bir şekilde yönetilen kapalı yerleşim ve iş adalarının belirmesi gibi… İnternet bir yandan gayri-merkezi ve tarafsız yapısını korurken, öte yandan bu yapı içinde, merkezi, denetimli, (neo)korporatist bilgi adaları oluşup yoğunlaşıyor ve yayılıyor: bulut bilgiişlem, doku(ma) bilgiişlem (fabric computing), ağ ontolojileri (internet of things), DPI, RCS vb. etkin veya pasif gözetim, izleme, fişleme teknolojileri… Bu yapıyı genel ve kapsamlı bir merkezileşme yerine, lokal, mobil ve yayılımcı bir “süper-merkezileşme” olarak adlandırabiliriz.
İnternet tamamen antagonist bir yapıda olan bu gayri-merkezileşme / süper-merkezileşme eğilimlerinin eş zamanlı olarak yaşayabildiği bir ortama dönüşmüş durumda. Dijital ekosistem, yakınsama etkisiyle tek bir toplam sisteme doğru gidiyor ve mobilite, gerçek zamanlı ve kitlesel bilgi işleme/erişim/paylaşım bu sistemin baskın unsurları. Devletler, şirketler, bireyler bu aynı sistem içinde aynı kaynaklardan besleniyor. Bir tarafta süper-merkezi yapıların tahakküm eğilimi, diğer tarafta giderek daha da dağıtık ve gayri-merkezi hale gelen göçebe odakların izlenemez, anonim ve lidersiz organizasyonları ve asimetrik gücü, ikisinin arasında da giderek artan internet nüfusu…
Antagonist eğilimlerin bu karmaşık birlikte-yaşamı muhtemelen internetin geleceğini de belirleyecek bir çatışma ve gerilim durumu yaratacak. Öte yandan, bu, çıtanın sürekli olarak yükseldiği bir oyun ve muhtemelen bir kazananı da olmayacak.”1
Şimdi de biraz “ağ/oyun teorisi”: “Defalarca farklı coğrafya ve konjonktürlerde doğrulanan belli bir güç / denge oyunu var. Buna göre, ikilik hipotezi gereği, pozitif geri besleme sağlayacak dengeleyici bir karşı-unsur gerekiyor…” 2
Sistemin kendi üzerine çökmesini engelleyen yegane koşul, ekosistemin temel bileşenleri arasındaki ilişkinin geri dönüşlü ve beslemeli olması,. Bu durumda bir etki uygulayan her bileşen doğru orantılı bir tepki alıyor; ve diğer bileşenler de ayna etkisinden muaf kalmıyor. Karmaşık bir ağ sistemi, ama her bir bileşen / düğümün tekil olduğu bir ağ haritası geliştiriyor. Ayrıca tüm bileşenlerin oyuncu / aktör olduğu bir konjonktürel gelişim her bir düzeyde bileşenler arasındaki oyunu / etkileşimi belirliyor. Buna, yine bu konjonktürleri yönetme adına yoğunlaşan eğilim ve davranış örgülerinin yarattığı çevrim hareketini de ekleyelim. Bu durumda, ağ teorisine evet, ama matematik / bilimsel hipotezler destekli “prospektif” kuşkulu. Kehaneti ben bilemem.
Bu da, istesek de istemesek de bir çoklu(k) oyun(u) içindeyiz anlamına geliyor.
Etki / tepki… Ve sürekli yükselen çıta… Her defasında tepkinin şiddetini ve kapsamını belirleme çabasıyla standartları yükseltilen bir kurgu / komplo / adım ve çıtanın yükselmesine uyum sağlayarak belirlenimden kaçan ve etkiye dönüşme eğilimi gösteren tepki; ve oyunun eğilim / davranış örgüleri içinde geri besleme yaratacak çevrim hareketleri… Yani, yine ikilik hipotezi gereği, oyuncular / aktörler / bileşenler / düğümler arası ağ haritası ne kadar karmaşık gelişirse gelişsin, iki oyuncu / aktör… ve / veya iki (geçici – otonom) oyuncu / aktör / bileşen… koalisyonu arasındaki çıta yükseltme oyunu ekosistemin dengesini belirleyecek kadar etkili olabilir / olur. Çünkü bu “oyun”, ekosistemin genel ağ yapısı içindeki farklı düzlemlerde etkileşimli olarak süregiden tekil oyunlar kompleksi ve bunların kurduğu genel, sistemik eğilim / davranış örgüsü ile gerçek bağlantılar haritasında avantajlı konumda ve yüksek etki oranına sahiptir.
Bu kadar teori yeter. Oyun kuralına göre oyuncu hamleleriyle kurulur. Yani sen bir yaparsın, karşındaki iki yapar, üstel çarpan etkisi de burgaç yaratır…
“DNS bloklayana DNS değiştirenlerin, IP bloklayana VPN’e geçenlerin, VPN güçleştirene “Görünmez Internet Projeleri” (IIP – Invisible Internet Projects) geliştirenlerin karşılık geldiği bir “çıta yükseltme oyunu” / engelli koşu… Tabii, bunu Büyük Birader’e küçük biraderlerin, Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Türkiye otokrasisine karşı Telecomix, Anonymous veya RedHack’in, kısacası devletin derin ve karanlık bilgiişleminin (deep & dark computing) karşısına “gölge bilgiişlem”in (dusk computing) çıktığı daha büyük bir oyuna doğru da bağlayabiliriz. Oyuncuları / aktörleri çoğul bir küresel gözetim / denetim oyununa da… ABD, İngiltere, Yeni Zelanda, İsrail, Rusya, Çin… NSA, GCHQ, envai çeşit istihbarat, milli güvenlik, gözetim örgütü… kimi isterseniz koyun… Askeri-Endüstriyel Komplekslerin kesişen aktör ilişkileri haritasını gözünüzün önüne getirin yeter… 3
Türkiye’de meşruiyetini hem hukuken hem de halkın vicdanında yitirmiş bir hükümet var. Benzeri aktörlerin aynı öngörüsüzlük içinde yapma eğiliminde olduğu bir davranış örgüsüne yakalanmış. Geleneksel medyayı zaptı rapt altına almış, muhalefeti siyasetsizliğe sıkıştırmış, hukuk devletinin bütün ilkelerini çiğnemeyi gündelik alışkanlık haline getirmiş otokratik bir hükümet. Şimdi de, gerek genel konjonktür gerekse ülkenin özgül durumu itibarıyla ağ yapısı şeklinde gelişen bir durumda, bırakın alternatifi, tek gerçek medya ve etkileşim / örgütlenme / katılım ortamı haline gelmiş interneti, özellikle de sosyal medyayı engellemeye çalışıyor korku içinde. Çünkü bilgi ardından kovalıyor. Bir taşla kuş katliamına çabalıyor: İfade özgürlüğü, bilgi edinme hakkı, bilgi özgürlüğü, haberleşme özgürlüğü, basın özgürlüğü, kanaat özgürlüğü, katılım hakkı, örgütlenme özgürlüğü… say say bitmez. Ama işte şu çıta yükseltme oyunu yüzünden attığı her adımda ömrü kısalabiliyor.
Twitter engeliyle başladı, “Facebook da ahlaksızlık yapmasın”a geldi, bir adım sonrası interneti kesme hayali… Bu hayali kuran da gerçekleştirmeye çalışan da çok oldu, gördük. Ne kadar “başarılı” olduklarını da. Şimdi Türkiye’de olan da budur. Twitter’ı engellemek, DNS üzerinden olmadı mı? IP temelli engelleyelim. Şu DPI sistemini de tüm erişim sağlayıcılar dayatalım, nasıl olsa onları bir Birlik’e hapsettik; faturayı da onlara çıkartıyoruz. Oh ne ala! Ama işler pek öyle gelişmiyor. Tepki çoktan etkiye dönüşmeye başladı. Kapatılan Twitter bir çekim odağı oldu bile. Etkisi kendi kapsama alanını çok farklı düzlemlerde, farklı suretlerle aştı. Yine mi olmadı? YouTube’u da, Facebook’u da engelleyelim. Yeter ki şu kayıtlara kuyutlara, pisliklerin ortalığa saçılmasına birazcık engel olabilelim. Derken paniğin dibini bulurken başımız dönüp interneti kesme hayalinin burgacına kapılalım. Orada da tarihin lavabo deliği devreye girer. Değme kara delikten derindir… Tam derinlere inip rahata erdik sanırken yutuluveririz. Ama o da ne? Deliğin kenarından bize bakan, şu gölgedekiler de kimdi?
Ağ teorisiyle bitirelim:
Ağlar, kendini örgütleyen, dolayısıyla otonom ve özyönetime sahip, kendi politikalarını ve çevre ilişkilerini kendileri oluşturma eğilimde olan, örgütlenmeler arasındaki karşılıklı bağımlılık ilişkisiyle karakterize edilen yapılanmalardır. Bu temel özellikleriyle ağlar, bürokrasi tarzı hiyerarşik örgütlenmelere ya da pazar koşullarına tabi çıkar temelli örgütlenmelere alternatif oluşturan bir sosyal koordinasyon biçimidir. Ağ biçimi yapılanmalar arasındaki yatay koordinasyon, ilgili tarafların katılımını kolaylaştırmakta ve sosyal yarar katsayısını artırmaktadır. (…) Ağ yönetişimi, ağdaki düğümleri oluşturan ortaklıklar, paydaşlıklar arasındaki iletişim yoluyla ulaşılan bir uzlaşı temelinde, gayrimerkezi ve yatay koordinasyon mekanizmalarıyla işleyen bir etkileşim modelini ortaya koymaktadır.4
Ağ yönetişimi (network governance), yeni bir yönetsel model olarak, “lidersiz organizasyonlar”ı haber veriyor. “Aktör Ağ Teorisi”ne (Actor Network Theory – ANT) göre, bir ağa bir düğüm eklediğinizde veya çıkardığınızda, artık o ağın işlevi değişmiştir; düğümler aktörler olarak davranır; ağın değeri ona bağlı düğümlerin sayısı oranında üstel olarak artar; tüm düğümleri ortadan kaldırmadıkça ağı “kapatmak” imkânsızdır; ağ merkezi olarak yönetilemez; aynı şekilde merkezi olarak kontrol de edilemez.5
Şimdi seçim sonrası ne konjonktürel örgü açılırsa açılsın, bir aktörün / oyuncunun boyunu aşan hamleler var. Bu hamleleri yaptıkça, paniğe yenilme, engele takılma, çıtanın yüksekliğine erişememe olasılığı artıyor. Ve “nesnel tesadüf”6 hep iş başında.
“Minerva’nın baykuşu gün battıktan sonra kanatlanır”7 Tarih öğretici olduğu kadar gelecekle de ilgilidir. Popüler meseller bile…Çekirge bir sıçrıyor, iki sıçrıyor…
Dipnotlar
* Özgür Uçkan, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Alternatif Bilişim Derneği
http://www.alternatifbilisim.org/
https://kemgozleresis.org.tr/tr/
1 Özgür Uçkan, “İnternet: Gayri-merkezileşme mi süper-merkezileşme mi?”, BThaber, 6.05.2012, http://www.bthaber.com/internet-gayri-merkezilesme-mi-super-merkezilesme-mi/; ayrıca bkz. (“gayri-merkezileşme / süper-merkezileşme geriliminde dijital aktivizm” http://prezi.com/zospnp8zksyk/gayri-merkezilesme-super-merkezilesme-geriliminde-dijital-aktivizm/; “İnternet: Bir hak ve özgürlükler platformu”, http://prezi.com/k9wuba2psiie/internet-bir-hak-ve-ozgurlukler-platformu-ozgur-uckan/
2 Özgür Uçkan, “Twitter engeli: panik butonu, çıta yükseltme oyunu, engelli koşu?”, 24.03.2014 http://www.ozguruckan.com/kategori/teknoloji/52944/twitter-engeli-panik-butonu-cita-yukseltme-oyunu-engelli-kosu#
3 Özgür Uçkan, a.g.y.
4 Özgür Uçkan, E-Devlet, E-Demokrasi ve Türkiye, Literatür Yayınları, İstanbul, 2003, sf. 18
5 Özgür Uçkan, Wikileaks: Yeni Dünya Düzenine Hoşgeldiniz, Etkileşim, 2011, sf. 35; ayrıca “Lidersiz organizasyonlar” ve “Gayrimerkezileşmenin Sekiz İlkesi” ile teoriyi taçlandırmak isteyenler bkz. Ori Brafman ve Rod Beckstrom, The Starfish And the Spider: The Unstoppable Power of Leaderless Organizations, Penguin, 2006, sf. 19 – 25
6 “Dışsal nedensellik ile içsel sonluluğun karşılaşmasından” doğan “nesnel tesadüf” (Paul Souriau)… André Breton, L’amour Fou, 1937; Stéphane Mallarmé, “Bir zar atımı tesadüfü asla ortadan kaldırmayacaktır (“Un coup de dés jamais n’abolira le hasard”)
7 Hegel, Tarih Dersleri
0 comments on “Denetim, gözetim ve internet: Çıta yükseltme oyunu”