Alper bey sizce dijital aktivizm nedir?
Arap baharı ile iyice politik hareketlerin ve medyanın gündemine girse de dijital aktivizm uzun zamandır tartışılıyor. Dijital aktivizmi politik söylem ve amaçların elektronik medya araçları ve özellikle cep telefonları, internet ve sosyal medya araçlarının kullanımı yoluyla kamusal alanda ifade edilmesi olarak ifade edebiliriz. Ancak bu tanım yine de kullandığımız terimlerin anlamlarına göre eksik kalacaktır, örneğin ilgililere ve yetkililere kamuoyuna açıklanmayan e-posta mesajları ve dilekçeler yoluyla talepleri göndermek de dijital bir aktivizm yolu olsa da kolektif ve açık olmadığı için yukarıdaki tanıma girmeyebilir. Her halukarda farklı aktivizm biçimlerinden bahsedebiliriz: elektronik dilekçeler ve imza kampanyalarından alternatif medya girişimlerine, sanal ortamdaki mitinglerden kamuoyu oluşturma amaçlı viral sosyal reklam ve spotlara, markabozum denemelerinden hackerlara, Wikileaks benzeri deşifre girişimlerine ve site çökertmelere kadar büyük bir yelpaze dijital aktivizm olarak tanımlanabilir.
Dijital aktivistler kimlerdir, onları tanıyor muyuz?
İnternet üzerinden bir derdi dile getirmek amaçlı herhangi bir eyleme katılan herkes dijital aktivist olarak tanımlanabilir. Aktivizmin daha geniş anlamıyla herhangi bir değişiklik yaratmak amacıyla internetin ve cep telefonunun kullanımı yoluyla bir mobilizasyon çabasına giren (bağış toplamak vs dahil) herkes ve her kurum da bir nevi dijital aktivist olarak tanımlanabilir. Ancak aktivizm kelimesine ayrıca bir olumlu anlam yüklüyorsanız tanımı bu kadar genişletmek alandaki herkesin, özellikle kendisini özellikle eylemci olarak tanımlayanların ya da özellikle eylemci olarak tanımlamayanların hoşuna gitmeyebilir.
Dijital aktivizm, fiziki aktivizmi öldürüyor mu, dönüştürüyor mu?
Daha çok dönüştürdüğü kanısındayım. İnternet ortamı ve sosyal medya özellikle mobilizasyon ve kendini ifade için hem daha büyük kitlelere ulaşabilme, hem de farklı biçimler ve kanallar sunma şeklinde büyük olanaklar sağlıyor. İnternetin artık başlıbaşına büyük bir kamusal alan olduğunu söyleyebiliriz. Ancak her halukarda büyük çaptaki değişim ve dönüşümleri sokağa çıkmaya ve fiziksel olarak bedenlerini ortaya koymaya hazır insanlar gerçekleştirecektir. Tunus ve Mısır özelinde Arap baharında ve ‘Occupy-İşgal’ hareketlerinde ya da 1999’daki Seattle olaylarında da asıl olan budur, ancak cep telefonları ve twitter ve facebook gibi sosyal medya araçlarının kullanımı bu kitlenin mobilize edilmesini ve yönlendirilmesini kolaylaştırmıştır. Daha spesifik ve dar çerçevedeki değişimler ise yazılı ve görsel medyayı da dahil edebildikleri ölçüde sadece dijital aktivizm yoluyla da gerçekleştirilebilir tabii.
Sosyal ağlar, internet gerçekten bir katılım sağlıyor mu, bu katılım politize bir katılım mıdır?
Bu katılımın nasıl ve kim tarafından kurgulandığına bağlıdır; gerçek bir katılım sağlayıp sözün daha etkili hale gelmesine yol açabileceği gibi böyle bir yanılgı ve dolayısıyla gerçekte işe yaramayan bir tatmin ya da vicdani rahatlama etkisi de yaratabilir. Örneğin bir web sayfası aracılığıyla sanal bir imza kampanyasına katılmak çok kolaydır, ancak bu imza kampanyasına atılan imzalar sadece orada durur ve muhataplarına iletilmezse, bu imza kampanyası gündemde yer alacak şekilde daha yaygın medyada duyurulmazsa, yani diğer bütün kanalların da kullanımıyla etkili ve başarılı olma şansı düzenleyenler tarafından takip edilmez ve gerçek bir emek verilmezse aktivizm açısından bir anlamı yoktur. Bir eylemde bulunan kişi, eyleminin kendisi açısından sonuçlarına da hazır olarak kendisini açık olarak ortaya koyuyorsa, en basitinden açık imzasının bu taleplerinden hoşlanmayabilecek kişiler ve yetkililer tarafından da görülebileceğini biliyorsa kamusal alanda bir müdahelede bulunmuş olur. Bu durumda katılımın politize bir katılım olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak burada üzerinde durmamız gereken başka bir elektronik katılım biçimi daha var. Bu da e-devlet uygulamalarında demokrasi için büyük bir olanak olarak sunulan internet üzerinden katılım biçimleri. Artık yasalarda da yerini bulmaya başlayan internet üzerinden kamuoyuna açık danışma süreçleri, ancak bu süreçlerin gerçek etkisi tanımlandığında katılımcı bir karar sürecei olarak nitelenebilir. Aksi takdirde devlet kurumlarının ve hükümetlerin antidemokratik uygulamalarını meşrulaştırma araçları haline dönüşür ki, Türkiye’de şimdiye kadar gördüğümüz birkaç örnek bu çabaya işaret etmektedir. Yakın zamanda yaşadığımız bir örnek Biyogüvenlik Kurulunun kendisine gelen Genetiği Değiştirilmiş Organizmalara ithalat izni verilmesi talepleri üzerine yürütmek zorunda olduğu kamuoyundan görüş alma sürecinde kendisine iletilen binlerce olumsuz görüşe rağmen talebe olumlu yanıt vermesi oldu. Daha önceki benzeri bir süreçte de görüşlerin alınacağı site arızalıydı! Sonuçta bu süreçlerde sorulan soruyu ve verilebilecek cevapların uzunluğu veya genel çerçevesini de, bildirilen görüşlerin nasıl değerlendirileceğini de belirleyen ilgili devlet kurumu oluyor, ki burada gerçek bir katılımcılıktan bahsetmek mümkün değil.
Türkiye’de durum nedir? İnternet kullanımı ve aktivizm konusunda nasıl bir durumdayız?
Aktivistler açısından dijital ortamların kullanımı Türkiye’de yaygınlaşmaya başlayan bir pratik. Ancak tabii burada aktivizmi kendi başına olumlu olarak tanımlamaktan vazgeçersek ırkçı nefret söylemlerinin ve bu anlamdaki aktivizmin yayılması açısından da sosyal medyanın oldukça elverişli olduğunu görmezden gelemeyiz. Bunun dışında sivil toplum kuruluşlarının dijital ortamı kullanmasıyla bireylerin sanal ortamda biraraya gelerek aktivizme yönelmesini iki farklı olgu olarak değerlendirmek gerekir. İlkinde aktivizmin ve katılımın çerçevesini, mesajlarını, yöntemlerini belirleyen daha profesyonel ve çekirdek bir ekipken ikincisinde daha kendiliğinden, kurumsal hiyerarşilerden bağımsız bir mobilizasyondan söz edilebilir. İlkine en başarılı örnek olarak Greenpeace Akdeniz Ofisinin yürüttüğü kampanyaları gösterebiliriz; kararı profesyonel bir ekip alır ve yürütür, elektronik diekçelerden viral videolara ve reklamlara kadar çok çeşitli yöntemler kullanılır, ve bütün bu kampanyalar ve toplanan imzalar gerçek anlamıyla lobiler ve görüşmelerde kullanılır.
İkincisine örnek ise filtrelemeye karşı birkaç kişinin facebook ve twitter üzerinden bireyler olarak yaptığı çağrı sonucu onbinlerce kişinin İstiklal Caddesinde bir araya gelmesi oldu, şaşırtıcı olmayan bir şekilde anaakım medya bu olağanüstü olayı ya görmedi, ya da küçümseyerek verdi. Bu örneklerin ötesinde Türkiye’de internet kullanımı sürekli artsa da OECD ülkeleri arasında kullananlar ve bağlantısı olan hane sayısı açısından sonuncuyuz. Buna resmi söylemleri destekleme dışındaki aktivizm biçimleri konusunda da isteksiz, hatta aktiviste bozguncu ya da huzur bozucu olarak bakan muhafazakar bir toplum olduğumuz gerçeğini eklerseniz pek parlak bir tablo ortaya çıkmayabilir, ancak yaygınlaşan sosyal medya kullanımı yukarıdaki örnekleri düşününce bu durumun adım adım değişmekte olduğunu söyleyebiliriz. Sonuçta Mısır’da da Tahrir Meydanına yüzbinlerce kişi toplanarak Mübarek’i devirecek deseniz, birkaç hafta öncesinde bile kimse inanmazdı.
Dijital aktivizm manipülasyona açık bir alan mı, gerçekten bağımsız mıdır?
Manipülasyon bütün ortamlarda olabilir ve asıl ve en etkili manipülasyon anaakım medyada zaten var, dijital ortam ise hem bu manipülasyonların yeniden üretilmesi için bir ortam olabilir, hem de bu manipülasyonlara karşı anaakım medyada yer almayan hakikat temelli söylemler için bir yayılma ve nefes alma ortamı sunabilir. Burada asıl belirleyici olan sanal ortamın iktidarlar tarafından nasıl izlendiği ve kontrol altında tutulduğu, özellikle de internet ortamındaki eylemler hakkında gizli veya açık takibat yürütüp yürütmediği ve sansür girişmlerinde bulunup bulunmadığıdır. İnternet bir yandan da aktivistlerin/kullanıcıların en şeffaf şekilde izlenebildiği, bu nedenle de devlet, işveren ve şiddet yanlısı karşıtlarının tehdidi altında bulunduğu bir ortamdır. Bu kaygıyla bir çok aktivist sahte kimlikler benimsediğinde ise aktivizmin ‘kendisini ortaya koyabilme’ koşulu ortadan kalkmış olur, müdaheleleri uzun dönemde gerçek çözümlere yol açma olasılığı etkisini kaybeder.
Politik katılımı, kitlesel eylemler ve halk hareketlerinin geleceğini nasıl etkileyecektir?
Sonuç olarak dijital aktivizm artık herhangi bir sosyal hareket tarafından görmezden gelinemeyecek (ve gelinmeyen) bir kendini ifade ve mobilizasyon olanağı sunuyor. Çeşitli sansür girişimleri de şimdiye kadar etkili olamadığı için çekiciliğini koruyacak ve yeni ifade biçimlerinin de önünü açacaktır. Herşeyden öte dijital ortam artık başlıbaşına bir kamusal alan haline geldi ve fiziksel kamusal alandaki bütün gerilimler ve çatışma alanları buraya da taşındı. Ancak her halukarda asıl belirleyici olan fiziksel olarak sokakta ve gerektiğinde sivil itaatsizliğe başvurmaya hazır gerçek aktivistlerin bulunmasıdır; dijital aktivizmin getirdiği ek potansiyel de sunduğu bütün olanakların bu aktivist kitlesini mobilize etmeye yardımcı olabilmesindedir.
0 comments on “ALPER AKYÜZ: DİJİTAL ORTAM ARTIK BAŞLIBAŞINA BİR KAMUSAL ALANDIR”