İlginç zamanlarda yaşıyoruz. İktidar partisinin seçilme yaşını 18’e indirmeyi öngören Anayasa değişikliği teklifini meclise sunması yeni tartışmaları gündeme getirdi. Seçilme yaşının 18’e indirilmesini büyük bir demokrasi adımı olarak gören iktidar partisi, gençler ve toplumun tüm kesimlerinin etkin bir şekilde temsil edilmesi için bu anayasa değişikliği teklifinin çok önemli olduğunu belirtiyor.
Bugün gelişmiş demokrasilere sahip olan ülkelerden çok daha önce kadınlara seçilme hakkı tanıyan ülkemizde politik temsil çemberinde en dezavantajlı grubun halen kadınlar olduğunu söylemek hatalı olmaz. Kadınların seçilmesinin önünde hiçbir yasal engel yokken, görünmez engellerle onları politik alandan dışlayan düşüncenin önce gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyorum. Oy verenlerin yarısını oluşturan, erkek politikacıların seçilmesi için var gücüyle çalışan tüm bu kadınların eşit temsili 18 yaşında bir gencin politik temsilinden çok daha önemli ve acil bir nitelik taşımaktadır.
Anayasa değişikliği teklifinin temel odak noktası olan gelişmiş demokratik ülkelerde seçilme yaşı 18 söylemi böylece anlamını yitiriyor. Evet o ülkelerde seçilme yaşı 18, kadınların politik alandaki temsil oranı yüzde 50’li rakamlara yakın. Gerçekten hedeflenen demokratik temsil ikliminin oluşturması ise önce kadınlara erkeklerle eşit temsil olanaklarını sağlamak gerekmektedir, belki sonraki adım gençleri temsil sürecine dahil etmektir.
12 Haziran 2011 genel seçimleri öncesinde seçilme yaşı 30’dan 25’e indirilmişti. Seçim sonucunda 30 yaş altında sadece iki ERKEK milletvekilli seçildi. Yani seçilme yaşının düşürülmesi demokratik bir adım olmaktan öte politik patriyarkayı besliyor, erkek egemen politikanın sınırlarını genişletiyor.
Politikada Kadın Varlığı Artıyor mu?
Bazı iyimser politika bilimcileri, kadınların yerel ve genel politikada varlığının arttığını söylüyor. Salt sayısal değerle hareket eden bu fikir, kadınların yüzde 30 temsilini onlara verilmiş büyük bir nimet olarak nitelendirmekte. Yüzde 30 temsil, kadınlar için nimet mi yoksa politik iktidarlar tarafından yapılan bir kandırmacı mı, bunu anlamak için sayısal değerlerden çok karar alma sürecinde kadının etkinliğine bakmamız gerektiğine inanıyorum.
61. hükümetin 21 tane bakanlığı var. Bu bakanlıklardan sadece 1 tanesinde kadın mevcut. Yüzde 30 temsil oranıydı di mi? Sayısal değerler de bir anda anlamsızlaşabiliyor. Bu tek kadın bakanın, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olması, kadının politikadaki yerinin evdeki yerinden farklı olmadığını göstermek açısından önem arz ediyor.
Dünyada gelişmiş demokrasilere sahip olduğunu iddia ettiğimiz ülkelerde kadınların yerel politikadaki varlığı genel politikadaki varlığının çok daha üstünde. Türkiye’de tam tersi olarak genel politikadaki kadın varlığı yerel politikadaki kadın varlığından hep üstünde olmuştur. Oysa yerel politika doğası gereği kadının çok daha aktif hareket edebileceği bir alan sağlamaktadır. Yerel politikanın yapıldığı alan olan kentleri kadınlar erkeklerden çok daha etkin kullanırlar, yerel kamusal hizmetlerden en çok yararlanan kadınlardır. Ama yıllarca kadınların etkin kullandığı kentsel konularla ilgili kararları hep erkekler aldı ve halen erkekler almaya devam ediyor.
2000’li yıllara kadar genel seçimler ve yerel seçimler genellikle eş anlı olarak yapılmaktaydı. Bu nedenle politik partiler yerel seçimlerle ilgilenmek yerine genel seçim çalışmalarına yönelmekteydiler. Politikanın gerçek alanı olan yerel, bu yüzden yıllar boyunca ihmal edildi. Bu yıllar boyunca politik partilerin yerelle ilgili sistematik bir hedefleri bile olmadı, genel seçimi kazanan yerel seçimi de kazanır düşüncesiyle hareket ettikleri için yereli savunmasız, ranta açık bir alan haline getirdiler. 2000 sonrası süreçte yerelin öneminin artmasıyla birlikte o dönemde oluşan rant ilişkilerinin kadınları dışlayan yapısı kadının yerelde temsilinin sınırlı kalmasına neden oldu.
Kadınlar yerel politikada alt kademede ucuz iş gücü, üst kademede ise vitrin olarak kullanıldılar. Sayısal olarak en çok kadın yerel temsilcinin bulunduğu İstanbul’da bir kadın belediye başkanın olmaması, yerel politikada yerimizi anlamamız açısından büyük önem taşıyor.
Yerel Politikada Kadın Nasıl Var Olabilir?
Kadının yerel politikada var olabilmesi için belirli bir ilişki ağı içinde olması gerektiği gibi zamanının, ekonomik gücünün ve belirli bir eğitim düzeyine sahip olması gerekmektedir. İstanbul’da yerel politikadaki kadın temsilcilerle ilgili yaptığım bir çalışmada kadınların %80’nin yüksek öğrenim düzeyine sahip olduğunu ve %70’lik kısmının ise profesyonel meslekler olan avukat, eczacı, mimar, şehir plancısı ve iktisatçı olduğu sonucuna ulaştım. Görüldüğü gibi bu meslek grupları kadınlara hem ekonomik özgürlük alanı açmakta hem de sosyal ilişkiler ağının içine çekmektedir. Ama kadın temsili hatta kadın yaygın temsili dediğimizde her toplumsal ve ekonomik düzeyden kadının politikada olması gerekmektedir. Çocuk sahibi bir ev kadının kenti kullanma şekliyle çalışan kadının kenti kullanma şekli arasında büyük fark vardır. Çocuk sahibi olan ev kadını ekonomik sorunlarla uğraşırken, her gün kentin farklı alanlarını kullanır. Okul ve çevresi, parklar, semt pazarları, üst geçitler, kaldırımlar, toplu taşıma araçları, çocuk ve yaşlı bakım evleri en çok kadınların hatta alt gelir grubuna sahip olan kadınların kullandığı alanlardır. Bu alanlarla ilgili sorunları doğal olarak en iyi bilende onlardır. Ancak politik partilerin bu kadınları politikaya kazandırmak konusunda gönülsüz olduğunu görmek çok üzücü.
Yerel Politikada Kadınlar Nerede?
Yerel politikada seçilmiş kadınlar ve teşkilatta çalışan kadınlar olarak bir ayrım yapabiliriz. Politik partilerin teşkilatlarında hiçbir ekonomik değer beklemeden var gücüyle çalışan kadınlar, kenttin her yerinde erkek adayların seçilmesi için de çalışmakta ama temsil gücünü çoğu kez yakalayamamaktadır.
Biraz daha şansı olup seçilebilen kadın yerel temsilciler ise meclis toplantılarında el kaldırmakta, verimsiz komisyon çalışmalarında bulunmakta, açılışlarda kurdele kesmekte, fönlü saçlarıyla çekilen fotoğrafların en önünde yer almaktadırlar.
Kadınları Yerel Politikaya Nasıl Kazandırmalı?
18 yaşındaki gençlerin siyasette kazandırılmasından çok daha önemli bir konu olan kadınların politikada eşit temsili meselesi özellikle yerel bazda çözülmediği sürece gerçek bir demokrasiden söz etmek imkansızdır. Bu anlamda politik partilerin sadece sayısal değerle uğraşmak yerine seçilebilecek sıralara toplumun her kesiminden kadınları yerleştirmesi, bu kadınları ekonomik ve sosyal olarak desteklemesi gerekmektedir. Son yıllarda kadın örgütleri aracılığıyla artan kadın hareketliliği politik partilerin ihtiyacı olan kadınları zaten yetiştirmektedir. Politik partiler başta kadın örgütleri ile yardımlaşarak kadınları yerel politikanın her düzeyinde aday göstermeli ve politik hayata kazandırmalıdır.
0 comments on “GENÇLER Mİ, KADINLAR MI? ÖNCE KADINLAR BENCE DE…”