İsveç’te 19 Eylül’de yapılan genel ve yerel seçimler, Kuzey Avrupa ülkelerine dair bilenen “güçlü sol” ezberini bozdu. 1920’lerden beri iki defa üst üste hiç seçim kaybetmeyen İsveç’in sol bloğu, geride bıraktığımız sonbaharda, tarihi bir hezimet yaşadı. Seçim öncesi ittifaka giden sağ blok partilere, sol bloktaki üç parti, iktidarı ikinci kez, dört yıllığına terk etmek durumuda kaldı. Sol bloğun arttırmayı başaramadığı oy oranından bir başka parti yararlandı. Bu son seçimlerde, İsveç Parlamentosu’nda, ilk kez ırkçı söylemleri olan bir parti, İsveç Demokratları Partisi, 20 milletvekiliyle temsil hakkı kazandı.
Seçimlerin ardından üç partiden oluşan sol blok dağıldı. Solun lider partisi, Sosyal Demokrat Parti’de, kriz komisyonları kuruldu. Seçim kaybeden kadın Genel Başkan Mona Sahlin’in istifa açıklaması geldi. Sosyal Demokratlar şimdi yeni genel başkanlarını arıyor, belkide ilk kez sordukları, “Biz nerede hata yaptık?” sorusunun cevabıyla birlikte. Bu sorunun cevabı, Türk solunu da yakından ilgilendiriyor.
SANDIKTAN IRKÇILIK ÇIKTI
Siyah saçlı, kara gözlü genç kız, elindeki megafonla yaklaşık 5 bin kişilik kalabalığa seslendi: “Ben sadece 17 yaşındayım. Bakın neyi başardım. Birlikte neler yapabiliriz?” 19 Eylül’de İsveç’te yapılan genel ve yerel seçimlerde, ırkçı parti, İsveç Demokratları’nın, Meclis’e 20 milletvekili yerleştirdiği haberinin ardından, 17 yaşındaki Felicia Margineanus, bitti sanılan efsaneyi geri çağırdı. Pazar akşamı resmi olmasa da oy sayımının tamamlanmasından sonra bu genç kız, facebook hesabına bir çağrı yerleştirdi. İsveç’te ırkçı ve yabancı düşmanı bir partinin Meclis’e girmesini kınamak için “Gelin, protesto edelim” dedi. Pazartesi günü, Felicia’nın facebook’tan yaptığı bu çağrı, başkent Stockholm’ün merkezi Sergelstorg Meydanı’na 5 bin kişiyi toplamıştı. Toplanan kalabalık, İsveç’te yükselen ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını protesto etti. Pazar günü, yüzde 5,7 oy oranıyla İsveç Meclisi’ne giren İsveç Demokratları, pazartesi, meydanlarda binlerce kişi tarafından protesto edilince pek de seçim zaferini kutlayamadılar.
19 Eylül’de İsveç için sandıktan çıkan karışık tablo, aradan geçen zamana rağmen, hâlâ çok aydınlanmış sayılmaz. İsveç’in seçim ittifakı yapan dört sağ blok partisi, toplamda oyların yüzde 49,3’ünü aldı. Sol bloktaki üç parti, yüzde 43,6 oy oranıyla Meclis’e yerleşti. Başbakan Fredrik Reinfeldt’in liderliğinde sağ blok, azınlık hükümeti kurdu. Sağ blok, özellikle Yeşiller’e kendilerine destek vermeleri için sık sık mesaj gönderse de geçen seçimlere göre oy oranını ve Meclis’teki sandalye sayısını bu seçimde yükselten İsveç’in Yeşiller Partisi, tüm çağrıları şiddetle geri çeviriyor. (Birgün Gazetesi – Kuzey Mektupları / 03 Ekim 2010)
İSVEÇ ‘DANİMARKA’ OLMAKTAN KORKUYOR
Seçim öncesi, sol ve sağ bloktaki bütün partiler, seçmenlerine, ırkçı partinin Meclis’e girmesi durumunda kesinlikle İsveç Demokratları’yla işbirliği yapmayacaklarını duyurmuştu. Şimdi Başbakan Reinfeldt, sol kanattan destek alamazsa İsveç Demokratları kilit parti haline gelecek.
Bu tablonun aynısı yakın zamanda Danimarka’da da yaşandı. Danimarka Meclisi’nde, sandalye sayısından, çok daha fazla bir gücü eline alan ırkçı partinin yürüttüğü yabancı düşmanlığı ülkeye büyük zarar verdi. Engellenemeyen ırkçı partinin politikaları, toplumu kutuplaştırdı. Aynı handikabı yaşamak istemeyen İsveç’te adımlar dikkatli atılmaya çalışılıyor.
Başbakan Reinfeldt, ana muhalefet partisi Sosyal Demokratların, mart ayına kadar Genel Başkanı kalacak olan Mona Sahlin’i telefonla aradı. Beklenen bu telefon görüşmesinde iki lider, ırkçı partinin özellikle iltica ve göçmenler politikasına Meclis’te geçit verilmeyeceği konusunda şimdiden anlaşmaya vardılar. Karşılıklı verilen bu sözler ne kadar tutulacak göreceğiz.
İSVEÇ’TE SOL DAĞILDI
İsveç’te seçimler için bir araya gelip blok oluşturan üç sol parti, Sosyal Demokratlar, Sol Parti ve Yeşiller Partisi, seçim fiyaskosunun ardından 37 gün sonra, aralarındaki işbirliğine noktayı koydu. Seçimlerde güç birliği oluşturup aynı trene binen üç parti, sağ blok karşısında istedikleri başarıyı elde edemediler. Sağ blokta yer alan dört parti, sosyal demokrat gelenekte ilerleyen İsveç’te, 1920’lerden beri ilk kez, iki kere arka arkaya seçim kazanarak sağı, hükümete taşımayı başardılar. Azınlık hükümeti kurmak durumunda kalan sağ blokta, olurda anlaşmazlığa düşülür, iktidar sola teslim edilir beklentileri de ortadan kalkınca sol bloktaki partiler, bir sonraki seçime kadar, ayrı ayrı siyaset yapacaklarını açıkladılar.
İsveç solunun, bu tarihi seçim hezimetinin ardından gelen ayrılık kararı “Bir gün bile erken değil” yorumlarıyla karşılandı. Hafta başında, sol blok, son ortak hareket olarak, sağ hükümete kendi uygun gördükleri bütçeyi sundular. Bu gölge bütçeyle sol, nasıl bir bütçe planının İsveç için daha yararlı olduğunu, sağ koalisyon üyelerine açıklamış oldu. Son görevin hemen ardından salı günü beklenen ayrılık kararı bir basın toplantısıyla açıklandı. Bu ayrılığın geçici olduğu özellikle vurgulandı. Bir daha ki seçimlerde sol partiler tekrar seçim ittifakına gideceklerini duyurdular ve o zamana kadar parti başkanları her hafta salı günleri öğle yemeklerinde buluşup toplantılar yapacaklar.
Solda şimdi ağırdan ağırdan parti içi hesaplaşmalar başlayacak. Solun en büyük partisi Sosyal Demokrat Parti’de bir kriz komisyonu kuruldu bile. Başka partileri gözetmeden, Sosyal Demokratlar yaralarını sarmaya çalışacak. Sosyal Demokratların kriz komisyonu üyesi ve Devlet Bilimci Ulf Bjereld, gerçek bir yenilenmeye ihtiyaç var diyor ve “Bu yenilenmenin gerekli olduğu anlayışı yaygın. Artık kaybolan endüstri toplumu savının ayak izlerinden gitmek tutarlı değil. Biz, yeni bir şey geliştirmeliyiz” diye ekliyor.
Kaybeden solun kazananı ise Yeşiller Partisi oldu. Bu son seçimlerde oylarını artırmayı başaran iki parti var. Biri Yeşiller, diğeri ise ilk kez Meclis’e 20 milletvekili sokan ırkçı parti, İsveç Demokratları. Yeşiller Partisi, özellikle AB seçimlerinden sonra büyük bir yükseliş göstermişti. Genel seçimlere bu çıkış aynı oranda yansımamış olsa da “Solun tepki oyları, Yeşillerde toplandı” yorumları yapıldı. Sosyal Demokrat Parti’ye kızan sol seçmen, sağa oy vermeye eli gitmeyince oyunu, Yeşiller Partisi’ne attı.
Sol bloktaki ayrılık en çok hükümetin işine yaracak. Hükümet, politikalarını gerçekleştirmek için şimdi daha iyi bir olanağa sahip olacak. Irkçı partinin kucağına düşmüş bir İsveç politikasının yerini daha dengeli bir ortam alacak. İsveç için en çok korkulan, erken seçimlere gitme zorunluluğu soldaki çözülmeyle ortadan kalmış oluyor. Sol bir fedakârlık yapmış sayılıyor. Şimdi hem kendini tedavi edecek hem de İsveç’i yöneten sağ bloğu yönlendirecek. Sağcılar, ırkçı partiyle iş birliği yapmadan önümüzdeki dört yılı tamamlamaya çalışacak.
İsveç solu için bu önümüzdeki dört yıl ise tam anlamıyla kaderini yeniden yazmak olacak. İsveç’te sağ hükümetler döneminde hızla artan özelleştirmeler, eğitim ve sağlık alanında açılan özel kuruluşlar toplumu bir zenginler ve fakirler ayrımına götürmeden önce sol tekrar iş başına gelebilmeli. Yoksa sosyal devlet modelinde, Kuzey Avrupa’nın göz bebeği İsveç için geri dönülemez bir yola girilecek. (Birgün Gazetesi – Kuzey Mektupları / 31 Ekim 2010)
KUZEY AVRUPA SOLU, SOLUKSUZ KALDI
Son seçimlerde oyların yüzde 30,9’unu toplayan solun en büyük partisi, Sosyal Demokrat Parti’de “bölünme” tartışmaları başladı. Yıllar yılı sürekli iktidarda olmaya alışmış Sosyal Demokratlar, iki seçim üst üste, sağ blok partiler karşısında hükümet olma şansını kaybedince solun ince hastalığına yakalandılar. Kaygı uyandıran bu tartışmalar, partinin kadın lideri Mona Sahlin’in istifasından sonra iyiden iyiye alevlendi. “Bu partinin içinden, kaç parti daha çıkar?” hesapları yapılmaya başlandı.
Sosyal Demokratlar, şimdiden üçe ayrılmış durumda. Sol Sosyal Demokratlar, orta Sosyal Demokratlar ve partinin içindeki sağcı Sosyal Demokratlar. Olayda en ilginç olan kesimi, kendini sosyal demokrasinin sağında görenler oluşturuyor. Partideki bu grubu, 39 yaşındaki Mikael Damberg temsil ediyor. Damberg, kamu sektöründe daha çok özel teşebbüs alternatifi istiyor. Vergi, okul politikaları ve göçmenler konusunda iktidardaki sağ blokla paralel düşünüyor. Vergiler düşürülsün, okullar özelleştirilsin, göçmenler “kovulsun” diyor. Orta sınıfın oylarını hedefliyor ve parti içinde, istifa eden Mona Sahlin’e bağlı olan çevreden destek alıyor.
Parti içinde yaşanan yüksek tansiyonu, biraz olsun indirebilmek için Mona Sahlin, istifa kararını açıkladı. Yorumlar, seçim kaybetmiş olsa da Mona’nın koltuğunda oturmak istediği yönündeydi. Başkent Stockholm’ün parti merkezindeki, kriz toplantısından, zorunlu bir istifa açıklaması çıktı. İstifa kararı gelmiş olsa da partinin mart ayı sonundaki kongresine kadar Mona, koltuğunda oturacak. (Birgün Gazetesi – Kuzey Mektupları / 21 Kasım 2010)
Geçtiğimiz Eylül ayında İsveç’te yapılan genel ve yerel seçimler, 1920’lerden beri İsveç solunun aldığı en ağır darbeydi. Seçim sonuçlarına bakıp da, Kuzey Avrupa ülkelerine özgü, güçlü sosyal demokrasi geleneğinin İsveç’te sonlandığını söyleyenler de oldu. İsveç’te hep iktidar olmaya alışkın sol blok şimdi bir sınavdan geçiyor. Kendini yenileyecek ve dört yıl sonrası için güç toplayacak. İsveç Sosyal Demokratları şimdiden doğru bir refleks ortaya koydular. Seçim kaybetmiş lideri, başlarından göndermeyi bildiler. İkinci aşama doğru lideri seçebilmek. Daha da önemlisi şu işi bölünmeden yapabilmek. “Biz bu partinin orta Sosyal Demokratlarıyız” diyen partilerin de hedefi bu. Orta solcular, kim parti lideri olursa olsun bir parçalanma yaşanmadan sürecin tamamlanmasını istiyorlar.
Türk basınında, İsveç solu, “Bakın nasıl seçim kazanıyorlar!” diye her daim örnek gösterilirdi. Şimdi İsveç solunun durumu, birbirini yiyen Türk soluna bakıp dersler çıkarmaya müsait hale geldi. İsveçli Sosyal Demokratlar, ilk fırsatta partinin gelecek strateji toplantılarından birini, CHP Genel Merkezi’nde düzenlesinler. Belki bu yolla “Küçük olsun, benim olsun” anlayışının solu bir yere taşımadığını görürler. Sağlı sollu içine düştükleri yeni durumu anlamak için uygundur.
BU KADINA DİKKAT!
Mart ayındaki kongrede, kendine sağcı Sosyal Demokratlar diyen grubun karşısına çok farklı bir sol Sosyal Demokrat başkan adayı çıktı. 38 yaşında, üç çocuk annesi Veronica Palm.
Parti içindeki solcuları temsil ediyor. Palm, 1998’de 25 yaşındayken İsveç’in en genç Avrupa Birliği parlamenteri oldu. 2002’den beri milletvekili ama mesleği sorulduğunda kendisi için “çocuk bakıcısı” diyor. Lise mezunu bu kadın, İsveç’te monarşiyi kaldırmak istediğini açıklamaktan çekinmiyor. Sağ hükümetin Finans Bakanı Anders Borg’u her fırsatta eleştiriyor. Borg’un sağ politikalarının, toplumdaki eşitliğe ve İsveç’in büyümesine bir tehdit olduğunu söylüyor. Geleneksel bir sosyal demokrasi politikası yürütmek istiyor. Toplanan vergilerin doğru bir şekilde, eşitlik ilkesiyle dağıtılması ilk hedefi. Partiye daha çok seçmeni, toplumun alt kesimlerinden toplayacağına inanıyor. Stockholm şehrinden, Skåne Bölgesi’nden, sanayi İsveç’i denilen çevreden ve kadın birliklerinden destek görüyor. Sendikalarla sıkı ilişkiler içinde. Güçlü sendikacılık, güçlü solu besler çizgisinde.
0 comments on “İSVEÇ SOLU “BİZ NEREDE HATA YAPTIK?” DİYOR”