Kente dair hemen her tartışmada, yazıda karşımıza çıkan önemli birtakım kavramlar var. ‘Kente karşı suç’u analiz etmeye çalıştığımız bu sayıda düşündük ki; bu kavramları kısa da olsa açıklamak, konuyu daha iyi kavramak için aydınlatıcı bir yol olabilir. 

BARINMA HAKKI

Barınma, en temel insan hakları arasında yer alır. Barınma ihtiyacı giderilmeden insanın başka bir aktivitede bulunması düşünülemez. Buna rağmen dünya üzerinde her dört insandan biri yetersiz barınma koşullarında yaşamaktadır. Dünya çapında ise 100 milyondan fazla insan evsizdir. 

Barınma, her şeyden önce, fiziksel anlamda insanların korunma ve güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması için zorunludur. Yine aynı şekilde; mahremiyet ve özel hayatın sürdürülebilmesi açısından psikolojik anlamda zaruridir. Son olarak da insanların toplumsal bir varlık olarak hayatına ve ilişkilerine devam edebilmesi için olmazsa olmazdır.

ÇEVRE

Canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortama çevre adı verilir. Çevre en geniş anlamıyla, veri bir zamanda dolaylı ya da dolaysız kişiyi etkileyen, maddi ve manevi gelişmesini, biçimlenmesini ve yaşam koşullarını belirleyen biyolojik, coğrafi ve toplumsal etkenlerin tümüdür. 

ÇEVRE HAKKI

Çevre hakkı, ilk önce sağlık hakkının bir uzantısı gibi ortaya çıkmış; daha sonra yeni kuşak haklar arasında yer almıştır. Ekolojik açıdan dengeli; insan ve diğer canlıların varlık ve gereksinimlerini sürdürebildikleri tüm koşulara sahip ve sağlıklı bir çevrede yaşamak insanlığın ortak hakkı ve böyle bir çevreyi sağlamak da insanlığın ortak sorumluluğudur. 

EKOLOJİ

Ekoloji; çevre bilimi ya da çevrebilim, canlıların birbirleriyle ve çevreleriyle ilişkilerini inceler.

EKOSİSTEM

Bir ekosistem, yaşayan organizmaların (bitkiler, hayvanlar, mikroplar,vb.) çevrelerindeki yaşamayan unsurlarla (hava, su, mineral toprak gibi) karşılıklı ilişkileri ile meydana gelen ve süreklilik arz eden ekolojik sistemdir. 

İMAR PLANI

Belde halkının sosyal ve kültürel gereksinimlerini karşılamayı, sağlıklı ve güvenli bir çevre oluşturmayı, yaşam kalitesini arttırmayı hedefleyen ve bu amaçla beldenin ekonomik, demografik, sosyal, kültürel, tarihsel, fiziksel özelliklerine ilişkin araştırmalara ve verilere dayalı olarak hazırlanan, kentsel yerleşme ve gelişme eğilimlerini alternatif çözümler oluşturmak suretiyle belirleyen, arazi kullanımı, koruma, kısıtlama kararları, örgütlenme ve uygulama ilkelerini içeren pafta, rapor ve notlardan oluşan belgedir. İmar planı, nazım imar planı ve uygulama imar planı olmak üzere iki aşamadan oluşur.

İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ

Kent planları durağan ve değişmez belgeler değildir. 15-20 yıllık bir devre için hazırlanan imar planları, geçen süre içinde gelişmelerin beklendiği gibi gerçekleşmemesi gibi nedenlerle her zaman uygulama olanağı bulamaz. Bu gibi nedenlerle planlarda öngörülen arazi kullanışlarının büyüklüğünde, konumunda, yoğunluğunda; veya ulaşım sisteminde, imar planları ana kararlarını bozmayacak biçimde mevzii olarak farklılık getiren değişiklikler yapılabilir. Türkiye’de nazım ve uygulama imar planları belediyelerce yapılır ve belediye meclisleri tarafından onaylanarak yürürlüğe girer. Ancak yapılan araştırmalar planların yürürlüğe girmelerinden kısa bir süre sonra plan değişikliği istemlerinin ilgili meclislerin ana gündemlerinden biri haline geldiğini göstermektedir. İmar planı değişiklikleri ülkemizde çoğu zaman rant yaratma amacıyla gerçekleştirilmektedir.

KAMU YARARI

Dar ve teknik anlamda kamu yararı, mülkiyet hakkının sınırlarının ve bu hakkın özüne dokunulup dokunulmadığının belirlenmesinde kullanılan bir ölçüttür. Özel mülkiyetin var olduğu kapitalist sistemde, kamu yararı anlayışının bireysel yararla özdeş olduğunu savunanlar da vardır. Bu nedenle, toplumsal adalete dayanan, sınıfsal farklılıkları hesaba katan, doğal değerleri göz önünde bulunduran toplumsal yarar anlayışının kamu yararı anlayışına yeğlenmesi düşüncesi ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla toplum yararı kavramı, bireysel yararla değil; ülkedeki tüm insanların yararıyla örtüşmektedir. 

ÜSTÜN KAMU YARARI

Üstün kamu yararı, ortada birden fazla, birbiriyle çelişen kamu yararı olduğu durumda, karar vericiler için birini diğerine tercih etme nedeni olmaktadır. Üstün kamu yararı, daha çok çevresel değerler üzerinde olumsuz etkilerde bulunacak sanayileşme ve kentleşme faaliyetleri; bu çerçevede yapılacak kamu yatırımları ile çevre koruma çabaları ikileminde önem kazanmaktadır. Üstün kamu yararı kavramı, özellikle ekonomik yatırımlarla sağlanacak ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleri ile çevre koruma amacı arasındaki çelişkiden ortaya çıkmaktadır. Kamu yönetimleri üstün kamu yararını daha çok ekonomik kazanç ve menfaatlerde görürken, yargının doğal kaynakları ve çevreyi korumada gördüğü bilinmektedir. 

KENTE KARŞI SUÇ

Kente karşı suç, kente ve kentlilere gereken saygının gösterilmediği, hukukun ve plan kavramının hiçe sayıldığı, kentlilik bilincinin oluşmadığı, doğal, tarihi ve kültürel değerlerin öneminin anlaşılamadığı toplumların bir ürünüdür. Bunda; her türlü kanunsuzluğu olağan karşılama ve göz yummanın bir yaşam biçimi haline gelmesi ile patronaj ilişkilerinin çeşitlilik ve yaygınlık kazanması etkili olmuştur. Kente karşı suç, kentin temsil ettiği değerlere ve kentli haklarına karşı bir saldırıdır. Kentsel yaşam kalitesinde meydana gelebilecek bir düşüş; ya da kentli haklarının ihlali, hakların kullanılmasının engellenmesi, gereği gibi kullanılamaması, kentteki tarihi, doğal, kültürel değerlerin yok edilmesi, kentin günlük işleyişine; ya da kent kimliğine, kentsel yaşamın genel seyrine yapılan bir müdahale kentsel bir suçtur. Kente karşı suç, kentte yaşayanlar kadar kentin yöneticileri, kamu kurumları, kentleri planlayanlar, yapılara biçim veren mimarlar ve kentliler tarafından da işlenebilir. 

KENTLİ HAKLARI

Kentli hakları; kentlilerin ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal haklarını kentsel mekanda kullanabilmesi, kent yaşamının gerektirdiği şart ve imkanların kentlilere sağlanması olarak tanımlanmaktadır. Yalnızca insan haklarının gerçekleşme alanı olarak kenti ifade etmez; bunun ötesinde, kent yaşamının ve kentli olmanın gereklerini de karşılar; bu anlamıyla ayrı bir değer ifade etmektedir. Herkes temiz, sağlıklı bir kentte yeterli kamu hizmetlerini almaya, her türlü sosyal, kültürel ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılama hakkına sahiptir. Öte yandan, bu haklara sahip olanlar, onların gereği gibi uygulanmasından da sorumludur. Bu anlamda; kentlilerin haklarına karşı yapılan her saldırı sonuçta kente karşı işlenmiş bir suçtur. 

KENTSEL DÖNÜŞÜM    

Kentsel alanların var olan durumundan başka bir biçime girmesi, başka bir durum almasına kentsel dönüşüm adı verilir. Kentsel dönüşüm, çökme ve bozulma olan veya savaş, doğal afetler gibi tahripler sonucu tekrar geliştirilme ihtiyacında olan kentsel mekanın ekonomik, toplumsal, fiziksel ve çevresel koşullarını kapsamlı ve bütünleşik yaklaşımlarla iyileştirilmesine yönelik uygulanan strateji ve eylemler bütünüdür. Ülkemizde kentsel dönüşüm, ne yazık ki uygulamada ciddi sorunlar yaşanan bir pratik haline gelmiştir. Kentsel çöküntü bölgeleri, kentsel dönüşüm adı altında eski sakinlerinden ‘arındırılmakta’, yeni yapılan konutlar fahiş fiyatlarla ‘yeni sahipler’ine satılmakta; böylece kent ‘soylulaştırılmakta’; eski sahipler ise kentin gözlerden uzak bölgelerine adeta sürülmekte; böylece kent sakinleri arasında ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda adeta dev bir uçurum yaratılmaktadır.

KENTSEL POLİTİKA

Kentsel politika, kentsel krize bir yanıt olarak tanımlanmaktadır. Kentsel politikalar, kentsel yaşam pratiklerine şekil vermiştir. Her dönemin kentsel politikası hem o döneme ait baskın kentsel anlayışları yansıtmıştır hem de bizzat kentsel anlayışların ortaya çıkmasında etkili olmuştur. 1980’li yıllarda kentsel büyüme ve özellikle taşınmazlar dünyasından yeni karlar yaratma sürecinde kentlerin rolüne odaklanıldığında kentsel politikanın içeriği de büyümeyi hedefleyecek biçimde değişmiştir. Türkiye’de 1980 sonrası kentsel politika, sermayenin kentleşmesini sağlayacak yasal ve örgütsel düzenlemelere öncelik tanımıştır. 

KENTSEL RANT

Arazi olarak tanımlanan toprak parçası arsaya; ancak imar hakkı elde etmesi ve buna bağlı olarak altyapı imkanlarına kavuşmasıyla dönüşmektedir. Yani arsa rantının oluşumu; tamamen imar kararları ve uygulamalarına bağlıdır. Kent içinde bir yerde bulunan, altyapı ile donatılmış, imar planı ile hakkında bir karar verilerek üstünde ne tür kullanışların yer alacağı belirlenmiş toprak parçası arsa özelliği kazanır. Arsa rantı, kamunun vermiş olduğu hizmetler sonucunda, arsa sahibinin hiçbir emeği olmaksızın meydana gelmektedir. Rantın kaynağı; kentte meydana gelen arsa talebidir. Arsa spekülasyonu ise, ucuza alınan arsanın uzun süre bekletilerek, arsa sahibine değer artışından daha çok yarar sağlaması anlamına gelir. Ülkemizde imar planları, çoğu zaman, daha fazla rant sağlanması amacıyla değiştirilmekte; ya da uygulamaları değişime uğratılmaktadır. Dolayısıyla da kent, çıkar çevrelerince yönlendirilmektedir. 

KONUT HAKKI

Konut hakkı, sosyal haklar çerçevesinde değerlendirilen bir haktır. Konut hakkı, temel hak ve özgürlükler içinde yer alan yerleşme özgürlüğüyle birlikte; kişilerin konut değiştirme, diledikleri yerde konutlarını seçme ve yerleşme temel haklarını da kapsamına alır. Birey için konut; barınma hakkının kullanılmasıdır. Barınma hakkıyla birlikte konut hakkı, bireyin; güvenliğinin sağlandığı, güvenliğin ve mahremiyetin olduğu tek yerdir. Konut da sağlık kadar önemli, hayati ihtiyaçlardan biridir.

Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nin 25. maddesi şöyle demektedir: “Herkesin, kendisinin ve ailesinin sağlığı ve iyi yaşaması için yeterli yaşama standartlarına hakkı vardır; bu hak, beslenme, giyim, konut, tıbbi bakım ile gerekli toplumsal hizmetleri ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ya da kendi denetiminin dışındaki koşullardan kaynaklanan geçimini sağlayamama durumlarında güvenlik hakkını da kapsar.” Konut hakkı uluslararası hukukta yer almakta ve tanınmaktadır. Yine aynı şekilde; konut hakkı uluslararası sözleşme ve paktlarda, uluslararası bildirge ve tavsiyelerde, Birleşmiş Milletler Organlarının kararlarında kabul edilmiştir

KÜRESEL KENT

Küreselleşme süreciyle yaşanan gelişmelerle birlikte kent, artık daha üst ölçeklerde ve küresel ekonominin gelişimi; ya da küreselleşme bağlamında ele alınmaktadır. Dünya üzerinde nüfusu 1 milyondan fazla olan 480 kent-bölge vardır. Yönetimsel ve politik sınırları pratik açıdan anlamsızlaşan bu metropoller, değişen koşullara uygun olarak küresel kent; ya da dünya kenti olarak adlandırılmaktadır. Kentler küreselleşme sürecinde merkezi bir rol oynar; çünkü çokuluslu şirketler için yerel komuta ve kontrol merkezleri ve aynı zamanda uzmanlaşmış üretici hizmet merkezleridir. 

SOSYAL HAKLAR

Tarihsel olarak kişi hakları ve siyasal haklardan sonra ortaya çıkan temel hak ve özgürlüklere ikinci kuşak haklar adı verilmiştir. Sosyal haklar da bu ikinci kuşak haklar arasındadır. Sosyal haklar, devletin bir katkısı olmadan kişilerin kendi başlarına yararlanamayacağı haklar olarak tanımlanmaktadır. Sosyal hakların temel amacı, bireylerin ihtiyaçlarının karşılanması ve ülke içinde muhtaçlığın ve yoksulluğun ortadan kaldırılmasıdır. Sosyal haklar, ekonomik bakımdan zayıf ve güçsüz olanların; kendi yaşamlarını sağlamak ve güçlendirilmek için, hukukça korunma haklarına sahip olmalarıdır. Sosyal hakların amacı, ekonomik ve sosyal dengesizlikleri gidermektir.

Dipnotlar
1 Bu küçük sözlük bir derlemedir. Kavramların açıklamalarının alındığı kaynaklar her maddenin sonunda belirtilmiştir.
2  Karagüney, F.(2009), The Problem Of Eligibility Of Uncertified Gecekondu Possessors in Urban Transformation Implementatıons in Turkey : The Case Of Ankara Dikmen Valley 4th And 5th Phases Urban Transformation and Development Project, Yayımlanmamış Master Tezi, ODTÜ.
3 Duyguluer, F. (2012),Kentsel Planlama: Ansiklopedik Sözlük (Der.Melih Ersoy) içinde, Ninova Yay., s. 71.
4 Hamamcı, C., “Çevre Hakkı Üzerine Düşünceler”, http://yayin.todaie.gov.tr/goster.php?Dosya=MDUwMD…
5 Hamamcı, C., “Çevre Hakkı Üzerine Düşünceler”, http://yayin.todaie.gov.tr/goster.php?Dosya=MDUwMD…
6 Resmi Gazete (1985), “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik”, 02.11.1985, Sayı: 18916 Mükerrer.
7 Ersoy, M. (2012),Kentsel Planlama: Ansiklopedik Sözlük (Der.Melih Ersoy) içinde, Ninova Yay., s.166.
8 Mengi, A. (2012), Kentsel Planlama: Ansiklopedik Sözlük (Der.Melih Ersoy) içinde, Ninova Yay., s.173.
9 Mengi, A. (2012), Kentsel Planlama: Ansiklopedik Sözlük (Der.Melih Ersoy) içinde, Ninova Yay., s.173.
10 Karasu, M.A.(2009), Kente Karşı Suç: İmar Uygulamaları Bağlamında Kente Karşı İşlenen Suçlar, Savaş Yay., s.27-28.
11 Karasu, M.A.(2009), Kente Karşı Suç: İmar Uygulamaları Bağlamında Kente Karşı İşlenen Suçlar, Savaş Yay., s.9.

12 Ercan, M.A. (2012), Kentsel Planlama: Ansiklopedik Sözlük (Der.Melih Ersoy) içinde, Ninova Yay., s. 223.
13 Göksu, S. (2012), Kentsel Planlama: Ansiklopedik Sözlük (Der.Melih Ersoy) içinde, Ninova Yay., s.244.
14 Karasu, M.A.(2009), Kente Karşı Suç: İmar Uygulamaları Bağlamında Kente Karşı İşlenen Suçlar, Savaş Yay., s. 88.
15 Balkır, Z.G.(2010), “Konut Hakkı Ve İhlalleri:  Kentli Haklarının Doğuşu”, http://www.sosyalhaklar.net/2010/bildiri/balkir.pdf.
16 Kaboğlu, İ. Ö., (1995-1996), “Yerleşme Özgürlüğü ve Konut Hakkı“, İnsan Hakları Yıllığı, Cilt;17-18, 1995-1996, Ankara.
17 Polat, E. Kentsel Planlama: Ansiklopedik Sözlük (Der.Melih Ersoy) içinde, Ninova Yay., s. 313-314.
18 Balkır, Z.G.(2010), “Konut Hakkı Ve İhlalleri:  Kentli Haklarının Doğuşu”, http://www.sosyalhaklar.net/2010/bildiri/balkir.pdf.

0 comments on “KENT SÖZLÜĞÜ

Bir Cevap Yazın