Yerel seçimlerin üzerinden henüz bir yıl bile geçmedi. Son yıllarda biliyorsunuz seçimler pek heyecanlı geçmiyor. Partiler artık geleneksel olarak yıllardır üzerlerine yapışan parti içi demokrasi arayışından sıyrılmış durumdalar. Pek de rahatladılar. Parti yönetimi genel merkeze kapanıp üçbinin üzerindeki yere adaylarını yazıyor. Yüksek seçim kuruluna bildiriyor. Seçmenlerde seçim günü kuzu kuzu oylarını veriyorlar.
Bu seçimde biraz garip şeyler yaşandı. Özellikle Ankara’da belediye başkanının amblem inadına karşı başlayan bir homurdanma vardı. Ankara’nın gençlerinin başlattığı bu homurdanma bir sticker savaşına dönüşüvermişti. Sonra seçime yaklaştıkça bu homurtu Ankara’da iki inisiyatif geliştirdi. Birisi daha çok gençlerden oluşan SolaÇek, diğeri ise meslek odalarının desteğiyle oluşan Saltanata Son.
Artık bir Ankara klasiğine dönüşüp gelenekselleşen bir Gökçek-Karayalçın seçimi yaşanıyordu ki, eşşekli, balonlu, ip atlayan, top oynayan başka bir kalabalık bize Ankara’da gerçekten bir seçim olduğunu hatırlattı. Sonuç ne olursa olsun, Ankara’da cin şişeden çıktı ve umarım bir daha o şişeye girmez. Ankara’da bir kentsel muhalefet oluşmaya başladı. Duvarları boyayan, sokak kapatıp top oynayan, metro’da ip atlayan başka birileri şehrin sokaklarına, ağaç altlarına, kaldırım köşelerine, otobüs duraklarına sızdılar. Öyle ki, aslında Ankaralının kalbine, ruhuna, düşlerine, özlemine sızdılar. Bu sızıntı oralarda rahat durmayacak. Daha çok homurdanıp kendi kentini teslim alıp, kendinden koparılan umudu yeşerteceklerine çok emin görünüyorlar.
“Tek yol devrim”den “bunu yazan tosun”a bir muhalefet alanı: Duvar
Duvarlar yıllardır sokaktaki her hareketin, her farklı sesin yansıdığı yer olmuştur. Kimine göre sokakların sesi, kimine göre siyasetin gölgesi. Her ne olursa olsun, duvarlar yıllardır renkli, yıllardır herkesin, yıllardır muhalif…
Bizler 68 hareketi her yeri kasıp kavururken doğduk. Okumayı öğrenirken daha ilk gördüğümüz yazılardı onlar. Derme çatma örülmüş, üzerleri her daim sıvasız ve boyasız briket duvarlarda onlar bize yol gösterirdi: Tek yol devrim. Bazıları renkli olanlarını da görmüşler, ben hep kireçle yazılmışına rastladım. Okumayı onlarla söktük, anlamını yıllar sonra öğrendik.
Lise yıllarında tosunla tanıştık. Sonra grafiti, duvar yazıları ve diğerleri…
Şimdi ikibinli yıllarda yeni teknikler üzerine konuşuyoruz. Bu kez internet, cep telefonları ve iletişim çağındayız ama en bereketli alan aynı; duvarlar.
Siyaset değişti, siyasal alan değişti. Kentler büyüdü, uyku kentlere dönüştü. Ama duvarın yeri değişmedi. Duvar gene de duvar…
Damdaki Muhalefet’ten Makul Muhalafet’e
Muhalefet demek iktidara gelmeye hazır olmak demektir. İktidar olmayı istemektir. Sadece istemek değil, buna hazır da olmak demektir. Meşhur bir fıkra vardır. Cimri bir İskoç her gün yatarken tanrım piyango bana çıksın, çok param olsun diye yalvarırmış. Bu yakarma hiç bitmemiş, her akşam her akşam yıllarca sürmüş. Sonunda melekler toplanıp tanrının huzuruna çıkmışlar. Tanrım şu bizim işkoç yıllardır bıkmadı, usanmadı her gece size dualar etti. Biz usandık artık, nolur şuna bir piyango vursa da paralarına kavuşsa demişler. Tanrı demiş ki, inanın bende bıktım fakat adam o kadar cimri ki, bir kez bile piyango bileti almadı. Bir alsa ben onu paralarına kavuşturacağım. İşte bizim muhalefetimiz biraz buna benziyor. Yalvarıp yakarıyoruz ama bir bilet almaktan hep uzağız.
Saadet Partisi lideri Kurtulmuş, siyasetimize yeni bir muhalefet tanımı kazandırdı: Makul Muhalefet. İşte yeni muhalefet tarzı…
Hayır, kimden gelirse gelsin ona destek vereceksin. Yanlışı hangi parti yaparsa yapsın ikaz edeceksin. Doğru yapma ihtimali olanın elinden tutacaksın. Sözüne yalan, riya, hakaret, abartma katmayacaksın. Karşıdakinin rahatsız olacağı şekilde hitap etmeyeceksin. Nasıl olsa unutulur diye yerine getiremeyeceğin vaatte bulunmayacaksın. Tartışmak ve galip gelmek yerine ikna etmeyi amaçlayacaksın. Sadece akla değil kalbe de hitap edeceksin. Muhatabının analiz yapmasını, muhakeme etmesini sağlayacak şekilde konuşacaksın. Konuştuğun kadar da dinleyeceksin. Gerektiğinde sükût edebilecek, yanlış yaptığında özür dilerim diyebileceksin. Merhametli olmayı, şefkatli davranmayı ihmal etmeyeceksin. Eksik bilgi ile konuşmayacak, bilmediğin konuda iddia sahibi olmayacak ve inadına davranmayacaksın.
Yani her zaman makul olacaksın. Makul olabilirsek daha güçlü, daha haklı ve daha inandırıcı olacağız demektir.
Biliyorsunuz sol partilerdeki geleneksel alışkanlardan birisi, durmak bilmeden bölünerek çoğalmaya çalışmaktır. Öyle ki, bu ayrılmalar önceleri daha kitlesel durumdaydı. Şimdi birer ikişer bölünür duruma geldiler. Her bölünmenin sonunda da amaç mutlaka yeni bir sol parti kurmaktır. Ama bu partinin mutlaka çatı partisi olması gerekir. Yıllardır bu arayış sürdü gidiyor.
Sanırım aranan ev bir türlü bulunamadı, ev bulunamadığından çatı da kurulamıyor.
0 comments on “MUHALEFET, DUVARLAR VE YENİ ARAYIŞLAR”