Aslında konu şu; artık seçimler ve aday belirleme konusu da art öyküleri ile bir siyaset alanı oluyor. Üstelik her zamankinden daha önde.
Obama kampanyası burada genelde siyahi aday yüzüyle tartışıldı. Ama Obama’nın göreve başlamasının ardından bu sürecin başka bir öyküsü olduğu da gündeme geliyor artık. Mesela Obama kampanyasının küresel kriz, güvenlik ve sağlık politikaları gibi bilindik konuların yanı sıra kentleri inşa etme yönteminde köklü değişiklikler ve ulaşım ağları gibi konuları hedefine aldığı gözlerden kaçmadı. Obama seçim sürecinin başından beri “metropoliten aday” olarak tanımlanıyordu. Gündelik yaşamda raylı sistemi sıkça kullanan hatta Washington’da kendisi için düzenlenen törene bile demiryolunu kullanarak giden yeni başkan pek çok kesimde beklentileri yükseltti.
Özellikle kent plancıları kentlerin ulaşım konusuna vurgunun daha güçlü yapıldığında hemfikirler. Başkanın kentlerin geleceğine ilişkin verdiği sözleri inandırıcı bulmakla birlikte, bu yaklaşımını yaşama geçirecek güçlü bir ekibe gereksinim olduğu da bir gerçek. Bu ekip için adı geçen güçlü isimler var; örneğin Shaun Donovan. Obama tarafından Konut, Kent ve Ulaşım Geliştirme Bölümü sekreterliğine getirilen Donovan, bu çevreler tarafından dikkatle izlenen isimlerin başında geliyor. Buradan çıkacak ana fikir şu; geleceğin yaşanabilir kentleri için ulaşım gerçek bir sorundur ve bunun çözümü için yaratıcı çözümlere gereksinim vardır. Bu kent New York City olsa da ulaşım önemli bir sorun İstanbul olsa da önemli bir sorun.
Peki, biz de durum ne?
CHP İstanbul adayını belirlerken beklenen adaylardan birini seçti. Fakat bu adayını kamuoyuna tanıtırken görüldü ki, aslında İstanbul’u yönetmeye aday bir takımdan, kollektif bir yönetimden bahsediliyor. Kim bu takım? Öncelikle başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu, son günlerdeki temiz toplum çıkışlarıyla toplumun güvenini kazanan bir isim. Ardından Belediye Meclisinin CHP grup başkanı olarak, son günlerin en önemli siyasi çıkışını yaparak CHP ile çarşafı buluşturan çıkışın mimarı, CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin. Bununla bitmiyor, belediyenin genel sekreterliği için ulaşım uzmanı şehir plancısı Prof. Dr. Alper Ünlü aday gösteriliyor.
YENİ BİR GELENEK, YENİ BİR GELECEK KAZANDIRIR
Bu takım bize şunu gösteriyor; Baykal İstanbul’u istiyor ve İstanbul’un en önemli sorunu olarak ulaşımı görüyor.
Bu takım kamuoyunda farklı nedenlerle bir heyecan yarattı. Öncelikle yıllardır yapılmayan bir şey yapıldı ve tek bir adayla değil, bir takımla halkın önüne çıkıldı. Aslında CHP’nin geçmişinde de heyecan yaratan “takım”lar olmuştu. Parti ne zaman lider ağırlıklı konumundan sıyrıldıysa halkın gözündeki değeri artmadı mı? 80 öncesinde de buna rastlamak mümkün ama 80’den sonra hatırlayınız Genel Başkan Erdal İnönü- Genel Sekreter Deniz Baykal ikilisinin ne kadar ilgi yarattığını. Sonra CHP’nin yeniden açılışında Genel Başkan Deniz Baykal – Genel Sekreter Ertuğrul Günay ikilisi güçlü bir çıkış yakalamadı mı? Sol kanat Aydın Güven Gürkan – Ercan Karakaş ikilisi ile güçlenmedi mi. Yani sadece lider değil ikinci adamlar da güçlü figürler olduğunda sol kamuoyu bu ekibi her zaman ilgi ile karşılamış ve destekleriyle bunu tescillemiştir.
Bu davranışın kamuoyunda yarattığı heyecanın nedenlerinden diğeri ise; İstanbul troykası ile CHP sadece İstanbul’u “yönetmeye” aday olduğunu değil aynı zamanda İstanbul’un en önemli sorunu olan ulaşım sorununa da işaret ederek İstanbul’u bütün sorunlarıyla birlikte “devralmaya” aday olduğunu duyurdu. Bunu da yapmacık değil en sahici isimleriyle kamuoyuna sundu. Aynı Obama gibi, eğer bir devrim yapacaksanız önce devrimi bizzat kendiniz yaşayacaksınız. Üstelik rol yaparak “mahsusçuktan” değil sahici yaşayacaksınız.
İşte bu nedenle İstanbul Troykası hem sol dünyada hem İstanbul’da önemle ve heyecanla karşılandı. Ankara’da Murat Karayalçın da kamuoyunun önüne böyle bir troyka ile çıksaydı daha büyük etkisi olmaz mıydı? Gözünüzün önüne getirin; Karayalçın’ın bir yanında yoksulluğu yenecek ekibi yönetecek güçlü bir isim, diğer yanında Ankara’yı yeni yeraltı treni (metro) ağlarıyla örecek güçlü bir genel sekreter adayı ile birlikte halkın önüne çıktığını.
Aslında CHP bütün büyükşehir adayları için benzer bir yaklaşım gösterseydi hem siyasete yeni bir gelenek kazandırırdı hem de yeni bir gelecek.
Ankara için aslında güçlü bir yerel yönetim mirası var.
Bu mirasda 1973’de başlayan Vedat Dalokay’ın Hitit anıtını yaparken gösterdiği “inat”, 1977’deki Ali Dinçer belediyeciliğinin kollektif belediye yönetimindeki “iradesi”, 1989’daki Murat Karayalçın belediyeciliğinin metro’yu yapan “azmi” var.
KENT VE KADIN
Bir kent yönetimi kadınsız düşünülebilir mi? CHP bu dönemde altı kente kadın aday koydu; Aydın, Antakya, Bursa, Erzincan, Kastamonu, Şanlıurfa.
Her zaman olmasa da zaman, zaman aynı harfle başlayan sözcükler birbirine öyle güzel yakışır, öyle bütünleyici olur ki, unutulmaz. Kent ve kadın da böyle iki sözcük, değil mi?
Kent ve kentte yaşayan insanlar iç içe kavramlar. Birbirini besleyen, üretken kılan, mutlandıran ve bütünleştiren kavramlar. Bu kavramların içini doldurup, kentlerimizde sağlıklı üretken, barışık ve mutlu yaşamak elimizde ve katkılarımızda saklıdır. Kadınlar kentlerin yönetimine katılmalı ve örgütlerinin sesini taşımalı, kentlere kadın eli değmeli diye yıllardır söylüyor ve yazıyorum.
Kentlere kadın eli değmeli bir slogan olarak kalmaması için kent kültürü, kent dokusu, kent yönetimi, kent güvenliği ve çağdaş yerel yönetim anlayışı için sürekli çalışmalar yapılmalı. Kente sevdiklerimize gösterdiğimiz özeni göstermeliyiz. Kadınların, kentlerle bütünleşmesi, yaşadıkları kentlere kattıklarıyla yaşam bulur…
Yaşadığımız kentin simgelerini silen, anılarımızdaki mekanları yok eden, kenti kirleten, kent dokusunu bozan yerel yöneticilerle mücadele etmeliyiz. Kentlilik bilincini önce kendimizde sonra da çevremizdeki insanlarda geliştirmeliyiz. Kentler bizim aynalarımızdır. Bilin ki, kent yaşanılırsa, güzelse kadın mutludur. Kısacası kent kentse kadın da kadındır…
İstanbul troykası ile CHP yeni bir deneyimi yaşayacak. Bu deneyim hepimize “ekip” anlayışını, kollektif yönetimi, “ortak akıl”ı yeniden anımsatıyor. Yeni dönemin toplumcu belediyecilik anlayışına geniş görüşlülük getirecek sosyal demokratlar artık atılım yapmak zorundalar. Bu atılımı gene yan yana durarak hep birlikte yapmalılar…
0 comments on “OBAMA, BAYKAL VE İSTANBUL TROYKASI”