İspanya Ekonomi Bakanı Nadio Calvino, İspanyol kanalı La Sexta’ya verdiği röportajda, İspanya’nın virüsün yarattığı olumsuz etkileri azaltmak için evrensel temel gelir sistemine geçeceğini açıkladı. Bu politikanın ilk aşamada virüsün olumsuz etkilerini azaltmak için uygulanacağını fakat salgın sona erdikten sonra da kalıcı olacağını belirtti.
Siz bu “temel gelir desteği” için ne düşünüyorsunuz?
Bugün yaşanan ağır kriz karşısında mutlaka, bütüncül bir sosyal devlet politika çerçevesinin en temel parçası olarak herkese gelir güvencesi vermek olmalı. Böylesi bir krizde halka gelir güvencesi sağlamak en önemli politikaların başında gelmeli. İspanya’da kalıcı olması yönünde adımların atıldığı evrensel temel gelir de böylesi bir bütüncül politika çerçevesinde kullanılabilecek önemli araçlardan birisi.
Bugün ağır bir sağlık ve ona eşlik eden bir ekonomi kriziyle karşı karşıyayız. Eğer merkezinde sosyal izolasyon gerektiren bir sağlık krizi olmasaydı, böylesine bir ekonomik durgunlukla mücadele etmek için insanları doğrudan harcamaya teşvik edecek para ve maliye politikaları öncelikli olurdu. Oysa bugün krizin merkezinde bir sağlık sorunu var ve o sağlık sorununun çözümü en azından bir süre sosyal mesafe korumayı, hatta kişisel izolasyonu gerektiriyor. Bu da tüketimi canlandırma hedefinin ikincil olacağını, birinci önceliğin insanların ağır sağlık kaygısının üzerine işsizlik, gelir ve gelecek kaygısının eklenmesini önlemek olduğuna işaret ediyor.
Yani kısa vadede tüm vatandaşlara belli bir gelir güvencesi, işi olana işini kaybetmeyeceğinin güvencesi, işsiz olanlara onları koruyacak bir sosyal ağ olduğunun güvencesini sağlayacak bir politika şart. Kısa vadenin ötesinde bu politikaların güçlü bir sosyal devletle kalıcı hale gelmesi, orta ve uzun vade açısından da çok önemli. Bugün verilecek bu güçlü gelir güvencesi koronavirüs krizinin akut dönemi aşıldıktan sonra herkesin kaldığı yerden üretime ve sosyal ilişkilere dönmesine imkan verecektir. Ve kalıcı hale gelecek güçlü bir sosyal devlet de bu güvenceyi hisseden tüm yurttaşların hızla sosyal ve ekonomik ilişki bütününü canlandırmasını sağlayacaktır.
Temel gelir desteği bunu sağlayacak bir sosyal devlet çerçevesinin içinde önemli araçlardan birisi. Yeterince yaygın geçmiş deneyim olmadığından tüm etkileri ölçülememekle birlikte, var olan yerel ve ulusal deneyimler mesela evrensel vatandaşlık gelirinin böylesi bir araç olabileceğini gösteriyor. Koşulsuz, o ülkenin vatandaşı olmaktan gelen bir hakla, herkesin eşit şekilde erişeceği ve eşit düzeyde alacağı bir yurttaşlık geliri bugün aradığımız gelir güvencesini sağlayacaktır. Ayrıca tüm örnekler, temel evrensel gelirin sağlandığı deneyimlerde işgücüne katılımın azalmadığına, gençlerin eğitimlerini tamamlama oranlarının arttığına, daha çok tasarruf ve daha çok yatırım yapıldığına işaret ediyor. Ancak bu politikanın başarılı olabilmesi için genel bir sosyal devlet politikasının parçası olması önemli; bir diğer deyişle güçlü ve kolay erişilebilir işsizlik sigortası, kamucu bir sağlık ve eğitim politikası, bir ülkenin yurttaşı olmaktan doğan hakla erişilebilir sosyal yardımlar, insanların aktif olarak topluma katılabilmeleri için güçlü aktif istihdam politikalarını içeren sosyal politikalar…
CHP’nin Aile Sigortası önerisi içerisinde Aile Desteği (Yurttaşlık Geliri) ile bunu mu kastediyordu?
Evrensel temel gelir koşulsuz, herkese sağlanan bir doğrudan nakit desteği. Aile sigortası kapsamında verilecek yurttaşlık geliri ise kanunla belirlenecek belli bir yoksulluk eşiğinin altında gelir elde eden ailedeki her yurttaşa sağlanacak şekilde tanımlanıyor. Aile sigortası salt gelir desteği ile sınırlı değil; aile sigortası kapsamındaki tüm yurttaşlarımızın genel sağlık sigortalı sayılmaları ve sağlıktan bir kamu hizmeti olarak faydalanmalarının da güvencesi sağlanıyor. Dolayısı ile evrensel temel gelirinden iki farkı var; birincisi hedef kitlesi farklı, ikincisi kapsamı farklı. Bu iki politika birbirini tamamlayıcı olmalı.
Evrensel temel gelir tüm yurttaşların eşit erişimini sağlayacak bir nakit desteği, orta sınıf açısından da etkili bir politika. Aile sigortası ise buna ek olarak, sosyal devlete daha güçlü bir şekilde ihtiyacı olacak vatandaşlara ek koruma sağlayacak bir politika; belli bir gelir düzeyinin altındakilere hem evrensel temel gelire ek bir gelir, hem de sosyal devletin gerekliliği olan sağlık ve hatta eğitime de kamucu bir anlayışla erişim güvencesi sağlıyor. İşte kastettiğim bütüncül sosyal devlet yaklaşımı da buydu.
İlhan Kesici geçen hafta yaptığı açıklamada genel olarak devletin yeni kaynaklar bulması konusunda önerilerde bulundu, bu önerilerin içinde IMF desteği gibi maddelerde vardı. Sonrasında sosyal devlet vurgusu yapıyordu.
Siz ne düşünüyorsunuz?
Bu dönemin en önemli vurgusu sosyal devlet, kamucu bir düzen ve halkçılık olmak zorunda. Unutmayalım ki koronavirüs krizini bu derece derin yaşıyor olmamızın nedeni sağlıkta, eğitimde, AR-GE’de, istihdamda kamunun üretici veya koruyucu rolünün tamamen yok edilmiş olması. Özelleştirmeler yoluyla gasp edilen eğitim ve sağlık hakkı, güvencesiz ve esnek çalışma ile gasp edilen insan onuruna yakışır ücret ve çalışma hakkı, sendikaların zayıflatılmasıyla gasp edilen emek hakkı… Bugün yaşıyor olduğumuz çöküşün de, koronavirüsün bütün dünyada böylesi ağır etkiler yaratmasının da sebebi bu. Dolayısı ile bundan sonra kurulacak düzenin ilk adımları mutlaka bu krizle mücadelenin bir parçası olmalı. Ama şunun da altını çizelim, bugünün egemen güçleri bu krizi çıkartan düzeni kurmuş olanlar. Sosyal devlette olması gereken politikaları uyguluyor olmaları önemli, ancak onlar bunu kalıcı bir düzen değişikliğine dönüştürme hedefiyle değil olası bir kaosu engelleme dürtüsüyle yapıyorlar. Bu akut dönem geçince şüphesiz düzenin eski haline dönmesinin adımlarını atacaklar. İşte burada bize, sol siyasete büyük görev düşüyor. Sosyal devletin güçlenerek büyümesini sağlamak, bugün atılacak sosyal devlet adımlarını kalıcı kılmak zorundayız.
Bu iş için ihtiyaç duyulacak kaynak ise belli. Türkiye’de sorun kaynağın olmaması değil var olan kaynakların halktan yana kullanılmaması. Saray’ın bu koşullarda dahi 75 milyar dolarlık Kanal İstanbul projesi için ihale yapabilmesi bunun en somut göstergesi. Saray parayı rantçı yandaş projelerine harcamayı tercih ediyor, oysa ihtiyacımız halk için güçlü sosyal devlet harcamaları yapmak. Benzer şekilde, 2020 bütçesinden rantçı yandaş müteahhitlere yapılacak 19 milyar liralık Hazine garanti ödemeleri de aynı siyasi tercihin sonucu. Bugün acilen bu harcamalar durdurulup o para sosyal devlet harcamalarıyla halka dağıtılabilir. Kaldı ki böyle bir sorun yaşanırken iktidarlar para basmayı bile değerlendirmek zorundadırlar. Çünkü bu yaşanan, daha önce hiç yaşanmamış olan bir halk sağlığı sorunu nedeniyle ortaya çıkan hem finans, üretim, hem de talep krizinin, hepsinin aynı anda yaşandığı bir kriz. Para basma sonucunda oluşabilecek yüksek enflasyon böyle bir dönemin öncelikli sorunu değil, hatta böyle bir dönemde enflasyon yaratma ihtimali bile neredeyse yok. Burada öncelikli sorun önce işsizliğin, gelirsizliğin yaratacağı sosyal sorunları çözmek.
Mesele bir siyasi tercih meselesi. Bu iktidarın tercihleri çok net; krizi doğuran dönemde de ranttan yanaydı, krizler karşımıza çıkınca da aynı. Oysa var olan imkanlar sosyal devlet kurmaya müsait, mesele o siyasi iradeyi ve tercihi gösterecek bir iktidar değişimi meselesi.
0 comments on “Selin Sayek Böke: Bu dönemin ihtiyacı sosyal devlet, kamucu bir düzen ve halkçılık”