15-DİJİTAL AKTİVİZM KONUŞMALAR

Şeyda Taluk: Ağ toplumu, bireyin güçlenmesini sağlayacak

Sevgili hocam, dünyayı etkileyen korona salgınıyla sadece alışverişimiz, ödemelerimizi değil toplantılarımızı, işimizi, konserleri, sergileri, apartman toplantılarını bile dijital dünyaya taşıdık. Ağ dünyasına hızlı bir giriş yaptık.

Siz bugün itibariyle ihtiyaçlar ve zorunluluklar üzerinden ağ toplumu konusuna nasıl bakıyorsunuz?

Aslında insan iletişim kurmaya, bir birlerine hikayeler anlatmaya başladığından bu yana küçük de olsa bir ilişkiler ağının içerisinde yaşamaktaydı. Teknoloji ve dijital dönüşüm, öncelikle bu iletişim ağını, imtiyazlıların elinden bir şekilde aldı. Ancak sınırları ve paydaşları küresel anlamda genişleyen bu ağ, bir yandan bilgiyi demokratikleştirip imtiyazlı sınıfların elinden alırken bir yandan da fazla ve kaynağı tartışılır, sahte, yalan haberlerle canımızı fazlasıyla sıkacak. Şu anda Türkiye açısından bakarsak daha dijital dönüşümün çok başındayız. Teknolojinin gündelik yaşamlarımızı kolaylaştırdığı kesin. Şu anda dünyada en önemli tartışmalardan biri teknoloji, insanlığa karşı mı? Bu arada İnsanlık karnesi tartışılır ama burada o konuya girmeyelim…

Ağ toplumunun geleceği üzerine bir çok distopik öngörüler var elbette. Ancak teknolojinin geldiği yerden geri dönüşün mümkün olmadığı ortada. O nedenle bu yeni yaşam biçiminin etiği üzerine tartışmayı daha anlamlı buluyorum. O nedenle de en büyük ihtiyaçlarımızdan biri gelmekte olan dünyaya hazırlanmak kadar orada nasıl bir bütünsellik kurmaya çalışacağız, bunu da düşünmemiz gerekir. Dünya, yeni bir rönesans ile karşı karşıya. Bu yeni sürecin nasıl olması gerektiğini de yine bizim insanlığa bakış açımız belirleyecek. Covid 19 Salgını sırasında, Yuval Noah Harari önemli bir yazı kaleme aldı. Yazıda, bu süreçte hayati seçimlerle karşı karşıya kalacağımızı belirtti : “ilk seçim totaliter gözetleme mekanizması ile yurttaşların güçlendirilmesi arasında, ikinci seçim ise milliyetçi izolasyonizm ile küresel dayanışma arasında olacak.”

Yurttaşın güçlendirilmesi, katılım mekanizmalarının geliştirilmesi, önümüzdeki yıllarda çok fazla duyacağımız olgular. Ağ toplumu yani Bilgi Çağı’nın ruhu da bu zaten. Gücü perde arkasında birilerinin eline vermektense bireyin güçlenmesini sağlamak. En azından ben bu teze sarılıyorum. Elbette her ikisi arasındaki savaş, eski çağlardan bu yana olduğu gibi sürecek, sürmeye devam edecek. Bu süreçte eleştirel düşüncenin de önemi ortaya çıkıyor. Gelişmiş ülkelerde, ilkokul seviyesine kadar inen ve 21. Yüzyılın en önemli becerilerinden biri olarak kabul edilen eleştirel düşünce yöntemlerini keşfetmeli, eleştirel düşünce eğitimlerinin özellikle lise ve üniversitelerde yaygınlaştırılmasını sağlamalıyız. Teknolojiye karşı çıkmanın, içerik filtrelemeyi savunmanın, sahte haberlere yönelik yaptırımların peşinde koşmanın bir anlamı yok. Düşünmenin, eleştirel düşünce becerisinin bizzat kendisi bir “yalansavar”dır. Bu nedenle enerjimizi bu becerilerin kazanılması, okul müfredatlarına sokulması için harcamalıyız. Düşünceler kılıçla bastırılamaz.

Bu dönem özellikleri itibariyle dijital aktivizm alanında neleri öne çıkardı?

Biraz önce belirttiğim gibi, yurttaş katılımını güçlendiren bir olgu dijital dönüşüm. “Sıradan” insana sesini verdi, modern agoralar yarattı. Bu agoralarda yükselen düşmanca, ırkçı veya yalan dolu sesleri göz ardı edemeyiz ama bu insanlara kapıları kapayarak, yasaklarla mümkün değil bu mücadele. Öncelikli olarak Küresel Isınma, Çevre ve Özgürlük, dijital aktivizmin en etkin olduğu konular.  Occupy Hareketi bunun en etkili örneklerinden biri. Gelecekte de benzeri “sivil itaatsizlik” hareketlerinin dijital ağlar üzerinden örgütleneceğine tanık olacağız. Unutmayalım, gelmekte olan bir kuşak var, Y, Z ve sonrası (benim bu tanımlamalar pek hoşuma gitmese de kullanmak zorunda kalıyoruz) onların dünyayı algılama biçimleri bizden çok farklı, özellikle de özgürlük anlayışları. Bir çok başkaldırının arkasında da bizim yani daha yaşlı kuşağın ısrarla anlamadığı bir şey var, başka türlü bir özgürlük onların aradığı. Eski dünyanın kutuplaştığı bir çok konu, onların bir arada yaşama nedeni bile olabilir. Bunun yanı sıra sıkça konuşulan bir Milenyal Sosyalizmi gerçeği var. Bu konuda yazan çizen çok az. Merkezine bir tip “varolan sisteme itiraz” (Küresel Isınma, Gelir Adaletsizliği gibi) politikasını oturtan bu yeni oluşumların neredeyse hepsi, dijital ağlarla birbirine bağlı, birbirilerinden öğreniyorlar. Bir anda Latin Amerika’da başlayan Las Tesis’in zaman geçirmeden Türkiye’de etkisinin görülmesinin arkasındaki neden komplo teorileri değil, dijital kardeşlik ağları…

Dijital dünyanın sunduğu bu hizmetler bir alışkanlığa ve yaşam şekline dönüşecek mi, unutulacak mı?

Kesinlikle dönüşecek. Teknolojiden kaçış yok ancak hala dünyanın önemli bir bölümü büyük bir fakirlik içerisinde yaşıyor. Bırakın dijital dönüşümü, temiz suya, tuvalete ulaşımı olmayan 3 milyara yakın insan var yer yüzünde. Buna rağmen yani büyük bir gelir adaletsizliğine rağmen, dünya nüfusunun neredeyse yarısında akıllı telefon var, bu sayı daha da artacak. Bu da gösteriyor ki, çevrim içi olmak, insanın en büyük ihtiyaçlarından biri haline gelmekte.

Pandemi sonrasında bizi nasıl bir dünya bekliyor? Dijital dünya siyasal alanı nasıl etkileyecek, siyasal iletişim, kampanyalar ve siyasi partilerin dijital konumlanması üzerinden geleceğe nasıl bakıyorsunuz?

Bu konuda bir çok sav ortada dolaşıyor. Ben iyimser ama gerçekçi olmayı tercih ediyorum. Daha doğrusu eldeki veri bana böyle bir çıkarsama yaptırıyor. Mesleğim nedeniyle, “yeni” bir çok şeyin içerisinde bulundum. Yeni, bilinmezdir. O nedenle de bilinmezden korkan insan, bir çok komplo teorisiyle, yanlış bilgiyle direnir yeniye. Dünyanın Güneş etrafında döndüğünü gözlemleyen ve açıklayan Galileo Galilei’nin yaşamak zorunda kaldığı zorlukları hatırlayın.

Dijital dünyaya ne kadar direnirsek direnelim, yaşamlarımızın vazgeçilmez ögesi hatta bizzat kendisi olacak. Özellikle gelecekte siyasal kampanyalar sadece orada olacak. Gençleri yoğun bir biçimde mobilize etmeyi başaran Obama’nın dijital stratejisi kadar Trump’ın başarılı dijital kampanyasından da söz etmek gerek. Etik açıdan bir çok tartışmaya neden olsa da Trump’ın dijital dünyadaki başarısının nedenlerinden biri de, sosyal medya ağlarında, özellikle de Facebook’ta kurdukları geniş katılımlı taraftar platformları ve bu taraftarların Trump adına farklı kanallarda diğer seçmenlerle etkileşime geçmesi. Üstelik bu platformların çoğunda kampanyanın dijital harcamaları için ciddi bağışlar toplandı.

Trump, seçimde dijital kampanyasını gerçekleştiren Brad Parscale’i, 2020 kampanyasında yöneticisi ve baş danışman yaptığını açıkladı. Emmanuel Macron’un başarısının ardında da gençler ve dijital kampanya var. Macron, kampanyasının tüm dijital süreçlerinden sorumlu, Münir Mahcubi’yi seçildikten hemen sonra Dijital Gelişmelerden Sorumlu Bakan olarak atadı. Mahcubi ve ekibinin hackerlarla mücadelesi de çok önemli bir vaka çalışması.

Türkiye’nin yaş ortalaması 30,8. Seçmen kitlenin de büyük bir çoğunluğu gençler. Dünyayı etkisini altına almaya başlayan gençlik depreminin (youthquake) etkisi halen Türkiye’de görülmemiş olabilir ama bir kaç yıldır Türkiye’nin çeşitli illerinde eğitim, konferans, söyleşi gibi fırsatlar aracılığıyla farklı katmanlardan gençlerle bir araya geliyorum, dip dalga diye herkesin bağırdığı şey çok yakın, dip dalga değil gençlik, milenyaller. Farklı siyasi görüşlerden, farklı toplumsal gruplardan gençler. Bu nedenle, Türkiye’de de zamanın ruhuna uygun olarak kampanyaların “startup” mantığıyla kurgulanması, bütünsel bir yaklaşımla stratejiler de geliştirmesi gerekiyor. Ancak bu stratejilerin odaklanması gereken nokta ise, söyleyecek bir sözünüzün, anlatacak bir hikayenizin olması. Bu hikayeyi de, sosyal medya ağlarında anlatacak “dijital havariler”e ihtiyaç yükselecek.

Gazi Üniversitesi Ekonometri mezunu. SHP Gençlik Kolları Genel Başkan Yardımcılığı (1991-1995) ve CHP TBMM Milletvekili Danışmanlığı yaptı. SODEV'de Ankara Temsilciliği, Yönetim Kurulu Üyeliği ve Genel Sekreterlik görevlerini üstlendi. CHP Ankara İl Başkan Yardımcılığı (2011), CHP Çankaya İlçe Eğitim Sekreterliği (2011-2013) yaptı. Çankaya Belediye Meclis Üyesi (CHP 2014-2019) ve CHP Genel Merkez Kültür ve Sanat Platformu Üyesi. Bireşim (1995), Birlikte (2005) ve Politus (2010) dergilerini yayınladı.

0 comments on “Şeyda Taluk: Ağ toplumu, bireyin güçlenmesini sağlayacak

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: