06-ULUSÇULUKLA HESAPLAŞMA POLİTİKA

BİR KURGU OLARAK ULUS VE DEVLET

Ulusalcılık savunusu veya karşıtlığı aslında siyasi bir konum ve pozisyonu anlamak ve kendi çağını nasıl yorumladığını görmek açısından önemli bir gösterge. Elbette ki tek pozisyon bu değildir ve olmamalıdır. Ulusalcılık dönemsel bir siyaset ve kurumsallaşmanın etno ve sosyo-politik, sosyo-ekonomik karşılığıdır. Yani ezeli ve ebedi değildir. Ulusalcılık ve ulus devlet olgusu ciddi bir mücadele alanı olarak biçimlendi ve hala bu mücadele farklı görüngüler altında sürmeye devam etmektedir. Ulus devlet, farklılaşan üretim ilişkileri, sınıfsal ve toplumsal alanda yaşanan dönüşüm ve bunun sonucunda değişen idari ve karar alma mekanizmaları yeni bir tür yönetsel tecrübeyi ortaya çıkardı. Elbette ki Devlet olgusu Ulus olgusunu öncelemektedir. İkisinin sürekli birlikte kullanımı eşzamanlı bir sürecin ortaya çıkardığı doğal bir sonuç gibi görünse de aslında ulus tıpkı Benedict Anderson’un çözümlediği gibi bir tür ‘Hayali Cemaattir’.
Her ulus tarihsel olarak inşa edilir. Her dönem ulus olgusu farklı ritüeller ve pratiklerle yeniden üretilir. Elbette ki her ulusun kendisini tarihsel olarak dayandırdığı bir kavim bulunmaktadır. Zaten tarihsiz olmak bir ulusun varlığını ortadan kaldıracak bir neden olduğu için her ulus kendisi için bir ‘gelenek icat eder.’ Her ulus kendi tarihine kahramanlık, özgüllükler ve öznellikler atfeder. Kendisini diğer kavimlerden ve uluslardan ayırır, başkalaştırır, farklılaştırır ve yeniden kurar. Bütün bu süreçler elbette ki toplumsal eşitsizlikleri kapatan bir nitelik de taşır. Çünkü herkesin özdeşlik kurduğu ortak bir aurada kimse kendisini yalıtılmış hissetmez. Herkes kendisini bir bütünsellik ve eşitlik içinde görür ve konumlandırır. Ulus olgusunun bu mahiyetinin ötesinde kurulma ve devletleşme süreci ve hala süregelmekte olan geç uluslaşma olgusu farklı eşitsizliklere karşı da ciddi bir direnme odağı olmuştur. İmparatorluklar döneminde yaşanan baskı, sindirme ve sömürü ilişkileri ulus ve devletin bütünleşmesi ve kurulması sürecinde bir karşı direnme odağı olarak ortaya çıkmış ve ciddi bir mücadele olarak tarih sahnesinde yer almıştır. Ancak asıl ulus devletlerin egemen devletlere karşı verdiği mücadele 19. ve 20. yüzyıllarda ortaya çıkmıştır. Bunlardan kuşkusuz en önemlisi ülkemizde verilen Ulusal Kurtuluş Mücadelesi ve sonrasında gerçekleştirilen Cumhuriyet Devrimi’dir. Bu mücadelenin başarısı özellikle 3. dünyanın ya da daha duygusal bir terminoloji ile dile getirirsek mazlum milletlerin kendileri için bir örnek ve yürüyecekleri yol olarak benimsemelerine neden olmuştur. Ancak her ulusun kuruluşu devrimci bir dinamiği ortaya çıkarsa da onun ne denli kapsayıcı olduğu; veya olabileceği onun sınırlılıklarını belirler. Elbette ki ulus devlet bir modern kategorizasyondur. Modernleşmenin nasıl inşa edildiği ve yürürlüğe konduğu üç aşağı beş yukarı her toplumda aynı mantık çerçevesinde kurgulanır. Modernleşmenin uygulamaya demokratik mi; yoksa otoriter bir biçimde mi sokulduğu aslında o ulus içinde yaşayanların nasıl bir kaderi olacağını göstermesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Kuşkusuz bu yürürlüğe koyma şekli koşullardan, toplumsal gerçeklikten ve onu uygulamaya koyan öznenin yaklaşımından bağımsız değildir. Bizdeki sürecin otoriter bir çerçevede işlemesi, ki bu sadece kuruluş sürecine ilişkin bir değerlendirme değildir; hala içinde yaşadığımız bir durumdur, bugün ülkemizde yaşanan sorunların en önemli nedenlerinden biridir.
Bugün dünya üzerinde uluslaşma çabası içinde olan ve geç uluslaşma dediğimiz sürecin son anlarına denk gelen toplumlar ve halklar vardır. Ancak bu çabanın bu toplumlar ve halklar için mutlak iyiyi ortaya çıkarmayacağı da bilinen, görülen ve anlaşılan bir durumdur. Çünkü ulus devlet ilelebet var olacak bir devlet yapılanması değildir. İnsanlığın yaşadığı bir evre ve süreçtir. Ancak insanlık sürekli olarak kendisi için daha iyiyi isteyeceği için; daha eşit, daha özgür olanın peşinden gideceği için bu sürecin farklı bir noktaya evrileceği ortadadır. Fakat bu ulus-devleti aşma tartışması egemen liberal ve küresel tezlerin dile getirdiği ve artık hükmünü kaybeden bir tarzda değil; daha sol ve enternasyonalist bir çerçevede ele alınmalıdır. Çünkü son 40 yıla damgasını vuran kürselleşme ve onun insanda- doğada yarattığı tahribat tartışmanın yeni bir eksende yapılmasını gerekli kılmaktadır. Sermayenin serbest dolaşımı ve onun ulus sınırlarından duyduğu rahatsızlık ve bunun sonucunda ortaya çıkan durum artık yeni bir tartışma güzergahını belirlemek gerektiğini göstermektedir. Evet, ulus istenen ve beklenen refahı, huzuru, eşitliği ve özgürlüğü sağlayamadı. Bunun en önemli nedeni kuşkusuz ulus-devlet ve kapitalizm ilişkisindeki belirleyicilik ve eklemlenmeden öte; birbirini var etme tarzıdır. Dolayısıyla egemen ekonomik yapı ve ona eşlik eden egemen etnik, dinsel ve hatta erkek egemen yapı her türden tahakkümü ortaya çıkarmaktadır. Dolayısıyla her ulus kendisine yeni bir yol ve güzergah belirlemek durumundadır. Çünkü her ulus beraberinde bir alt ulus yaratmış ve ona tahakküm uygulamıştır. Bu durumda insanlığın bir arayışa başladığını söylemek olasıdır. Ancak bunun yöntemine ilişkin hala bir belirsizlik söz konusudur. Elbette ki ulus-devletin artık miadını doldurduğu tezi bir noktada afakidir. Gramscigil bir terminoloji ile söylersek hala var olan toplumun yerini alacak ve onu dönüştürecek bir politik toplum gerçekliğinden uzağız. Sivil toplumun politik topluma evrimi ve yeni bir toplum yaratma istenci hala yeterince ortaya çıkmış bir realite değildir.
Bütün bu değerlendirmeden sonra pozisyonun netleşmesi açısından söylenmesi gereken ilk şey şudur: Evet ulus-devletin ortaya çıkışı insanlık için yeni bir imkandı. Ancak bitimsiz bir süreç değildi. İkincisi, egemen liberal ve kapitalist hegemonyanın saldırısına karşın ulus-devlet savunulabilir bir kategori olarak görülebilir. Ancak burada dar milliyetçi ve etnisist bir yaklaşım sağlıklı değildir. Dolayısıyla insanlığın ortak iyisi için enternasyonal bir tutum ve sorgulama bugün için en acil durumdur.

0 comments on “BİR KURGU OLARAK ULUS VE DEVLET

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: