Pek çoğumuz, beklenmedik bir anda hayatını kaybeden biri için söylenen “turp gibiydi, aniden gitti” sözünü duymuşuzdur.
Oysa bizim için “beklenmedik” olan şeyin hayatını kaybeden kişinin vücudu için beklenmedik olup olmadığını bilmeden söylüyoruz bu sözü!
Dişimiz ağrımazsa diş hekimine; başımız ağrımazsa aile hekimine gitmiyoruz.
Çünkü biz görünenle yetinmeyi düstur edinmiş bir toplumsal gelenekten geliyoruz.
Pek çok alanda da benzer refleksleri gösteriyoruz ama daha çok Türkiye’deki siyaset yapma tarzı ile halkın sağlık alışkanlıkları arasında böyle bir paralellik kurabiliriz.
Sağlık alanında olduğu gibi siyaset alanında da formaliteleri tamamlamakla yetiniyoruz.
CHECKP UP SİYASETİ!
Siyasi Partiler Yasasına göre kongre ve kurultaylar, “iki yıldan az üç yıldan fazla” olmamak kaydıyla düzenli aralıklarla yapılması gerekiyor.
Bu işin formalite tarafı!
Tıpkı yaşlıların düzenli ilaç yazmak için belirli aralıklarla Aile Hekimine gitmesi gibi!
Yani Türkiye’de siyasi partilerin, kongre ve kurultayları, yasal formaliteleri tamamlamak için yapılıyor.
Hiç kuşkusuz, formaliteler de önemlidir; mutlaka yerine getirilmelidir.
Ancak Kongre ve Kurultaylar, formaliteleri de aşan bir içeriğe sahiptir. Yerine getirilmesi gereken formaliteleri de içeren büyük bir bütünü kapsar.
Bu anlamıyla sağlıklı bir vücut için “check up” neyse bir parti için de kongre ve kurultay o anlama gelir.
Denilebilir ki sağlıklı yaşlanmak için düzenli “check up”, başarılı bir siyaset için kongre ve kurultay şarttır.
Kongre ve kurultaylar, partinin yenilenmesi, hatalı politikalarından arınması, yanlıştan dönülmesi ve motivasyonu yüksek bir biçimde mücadeleye yeniden atılması için olmazsa olmazdır.
Gündelik siyasetin aksayan yanlarını giderebilmek için kongre ve kurultayların formalitelerin ötesinde bir zaman aralığında ve her şeyin enine boyuna tartışıldığı bir düzlemde yapılması gerekmektedir.
Örneğin İngiliz İşçi Partisi’nin Büyük Kurultayları günlerce sürüyor.
O kadar uzağa gitmeye gerek yok; Atatürk’ün Büyük Nutku’nu okuduğu 1927 Büyük Kurultayı dâhil CHP’nin tarihi kurultaylarının günlerce sürdüğü biliniyor.
FORMALİTE KURULTAYLARI!
Peki ya şimdi?
Uzun süredir başta CHP olmak üzere, Türkiye’nin bütün siyasi partileri, kongre ve kurultaylarını en fazla iki güne sıkıştırıp, gerekli formaliteleri tamamlamakla yetiniyorlar.
Partilerin bir sonraki kongre ya da kurultaya kadar nasıl bir politik hat izleyecekleri, üzerinde uzmanların çalışıp, genel başkanların son halini verdiği açılış konuşmalarıyla belirlenmeye çalışılıyor.
Oysa adı üzerinde kongre ve kurultaylar, örgüt iradesinin vücut bulduğu bir alandır ve genel başkanların açılış konuşmaları, bir önceki genel kurulda tecelli etmiş örgüt iradesinin yeni genel kurul ile bağlantı kurma noktasıdır.
Başta Kürt sorunu, inanç, düşünce ve ifade özgürlüğü olmak üzere içeride pek çok sorun, giderek, daha kronik bir hal alırken; dışarıda hemen bütün komşularımızla gergin bir dış politika hüküm sürmektedir.
Bu açıdan bakıldığında, iktidara en yakın konumda bulunan CHP’nin 16-17 Ocak’ta yapacağı Büyük Kurultay, son derece önem arzediyor.
İki gün içinde bütün bu meseleleri enine boyuna konuşup, geleceğe projeksiyon tutacak ve örgütsel motivasyonu artıracak politik önermeler çıkmasını beklemek fazla saflık olacaktır.
Zaten “yarının rengi, bugünün ayak izlerinde” görülebilir.
Dün İzmir İl Kongresi yapıldı. Kongre’de, ülkenin hal-i pür melaline yapılan göndermeler, ne yazık ki taraflar arasındaki farklılıklara yapılan sert vurgunun bağlantı cümlesi olmanın ötesine gidemedi.
Yarışan iki adaydan Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun desteğini alan Alaattin Yüksel İl Başkanı oldu. İzmirliler, CHP İzmir İl Başkanlığının hangi politikaları hayata geçireceğini öğrenme şansına sahip olamadı.
Bunu Yüksel’in hatası olarak görmemek gerek; çünkü uzun yıllardır CHP Kongreleri, kimin il başkanı olacağını, iktidara karşı üretilecek ve halkı ikna edecek politikalardan daha fazla önemser hale gelmiş bulunuyor.
Muhtemelen 26 Aralık’ta yapılacak Ankara ve 26-27 Aralık’ta tamamlanacak olan İstanbul İl Kongreleri de benzer minvalde seyredecek.
Şahıslar üzerinden geleceği tartışmak, yüzde 25’i baştan kabullenmek demektir.
Türkiye’nin ihtiyacı ise AKP’nin ülkeyi getirip sıkıştırdığı dar boğazdan kurtaracak politikaların üretilmesidir. Bunun iki güne sıkıştırılmış bir Kurultay’da yapılabilmesi mucize olur.
Gene de yanılmak isterim!
Kim bilir; belki de CHP, iki gün içinde beklentilere yanıt verecek ve gelecek dönemde iktidarın kapılarını açacak bir politik açılım yapar.
0 comments on “CHP’DE KONGRE SÜREÇLERİ”