İletişim uzmanı ve siyasal danışman Şeyda Taluk yeni kitabı ‘Seçim Nasıl Kazanılır?’ ile yerel seçimler öncesinde doğal olarak gündeme oturdu. Peşpeşe yayınlanan Melis Alphan’ın kitapla ilgili bir yazısı ve Ahmet Tulgar’ın kendisiyle röportajı ilgi çektiler.
Türkiye’de iletişim okuduktan sonra yüksek lisansını Fransa’da yapan Taluk, birçok uluslararası sivil toplum örgütüne danışmanlık hizmeti veriyor, bir yandan da akademisyenliğini sürdürüyor.
Şeyda Taluk’un, ‘Seçim Nasıl Kazanılır?’ adlı, içinde 101 tavsiye barındıran bir kitabında seçmenler kime, neden oy verir, seçilmek isteyen, oyunu almak istediği seçmenlere ne söylemeli gibi sorulara cevaplar veriyor.
SEÇİM NASIL KAZANILIR?
Siyasal kampanyanın tek hedefinin kazanmak olduğu malum. İyi bir kampanya stratejisinin esasının her şeyden önce kampanyanın gerçeğini anlamak, ardından da hedef koymayı becerebilmek olduğunu, stratejinin böyle belirlenebileceğini vurgulayan Taluk, 24 Haziran deneyiminde muhalif partilerin ciddi bir strateji kurmaktan çok uzak olduğuna tanık olduğumuzu anlatıyor.
SEÇMEN KAMPANYALARA İLGİLİ
Kitapta sözü edilen, Türkiye’nin 2015 Genel Seçimleri üzerine yapılan bir araştırmaya göre, ülkemizde seçmen siyasi partilerce yapılan seçim kampanyası çalışmalarına genel olarak ilgili. Seçmenleriyle sürekli iletişim halinde olan siyasi partiler, ipi göğüslüyor: “Seçmenler, güncel sorunlarını diğer zamanlardan daha çok seçim dönemlerinde, siyasal partilerle paylaşmak istiyor ve yönetime katılmak için çaba gösteriyor. Bu karşılıklı iletişim, her iki tarafın da lehine işliyor. Bu sürecin, seçim sonuçlarını yüzde 5 ile 15 arasında etkilediği söyleniyor. Bazı seçimlerde duruma göre bu oran artıyor.”
İLK İŞ HEDEF KİTLEYİ BELİRLEMEK
Şeyda Taluk’a göre, yapılması gereken ilk iş hedef kitleyi belirlemek. Siyasi partilerin ve adayların işi, temsil ettikleri değerler ile temsil ettikleri dünya görüşüne yakın insanları ve kararsızları bu yolculukta etrafında toplayıp mobilize etmek. Bu yüzden, hedef kitle belirlemek mesaj çalışmasından da öncelikli bir hale geliyor.
EN BÜYÜK SEÇMEN KİTLESİ EV KADINLARI
Seçim kazanmada veya kaybetmede kadınların rolü de yadsınacak gibi değil. Bu yönde dünyadan örnekler veriyor Taluk.
İsveç’te 9 Eylül 2018’de yapılan seçimlerde, milliyetçi-popülist İsveç Demokratları ciddi bir biçimde oylarını artırdı: “Sosyalist bir geleceğe sahip İsveç’te Nazi köklere sahip bir siyasi partinin yükselişinin ardında göçmen karşıtı politikanın yanı sıra kadın seçmenler var.”
İngiltere’de ise muhafazakâr Theresa May, kadın seçmenler tarafından en çok tercih edilen politikacı oldu. Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern’in partisinin oylarını ikiye katladığı seçim başarısının ardında kadın oyları var. Hillary Clinton’u iktidara taşımayan yine kadın seçmenler.
Türkiye’de 55 milyon seçmenin yarısından fazlası kadın. “Bunun yanı sıra erkeklerden daha yoğun olarak gönüllü çalışmalarda yer alıyor ama aynı oranda seçim listelerine giremiyorlar” diyen Taluk’a göre, Türkiye’de seçmenler arasında en büyük kitleyi oluşturan ev kadınlarını kapsayan mesajlar veren ve kampanyalarına dahil eden siyasi partilerin şansı yüksek.
SEÇMEN DUYARLILIĞI MUTFAK VE EĞİTİM
Araştırmalar, bu konuların başında ekonomik sorunların geldiğini gösteriyor. En büyük endişeleri mutfak bütçesini denkleştirmek ve çocuklarının geleceği. Eğitim ve sağlık peşi sıra geliyor. Taluk “Çocuklarına sunulan eğitim olanaklarıyla oldukça ilgililer ve dişinden tırnağından artırıp dershanelere gönderiyor, üniversite eğitimi alabilmesi için varlarını yoklarını ortaya koyuyorlar” diyor.
Türkiye’de örgütlü bir kadın seçmen grubu yok, ev kadınları seçmenler arasında en büyük kitleyi oluşturuyor. IPSOS’un seçim sonrasında yaptığı anket, Erdoğan’ın toplumsal kesimler içinde en güçlü desteği ev kadınlarından aldığını gösteriyor. Taluk, ev kadınlarını kapsayan mesajlar veren ve kampanyalarına dahil eden siyasi partilerin şansının daha yüksek olduğunu savunuyor: “Türkiye’de oy verme davranışı bakımından kadın seçmenler arasında çok önemli farklılıklar bulunmasına rağmen ev kadınlarının çoğunluğunun Ak Parti’den yana tavır aldığı görülüyor. Bunun arkasındaki en önemli nedenlerden biri, Ak Parti’nin güçlü yerel örgütlerinin bu kadınları evin dışına çıkararak sosyalleşmesini sağlaması. Bunun yanı sıra sosyal yardımların da etkisi var.”
İLETİŞİMDE ŞEFKATLİ BİR DİL ÖNEMLİ
Türkiye’de yaşlı ve yoksul ev kadınları ağırlıkla Ak Parti’ye oy verirken, genç kadın seçmenlerin ise erkeklerden daha yüksek oranda merkezin solundaki partilere oy verdiğini belirten Taluk, özellikle eğitimli ve çalışan genç kadınların büyük ölçüde CHP’yi desteklediğini söylüyor. Bu nedenle, siyasi partilerin öncelikle ‘hangi kadınları’ hedefleyeceğine karar vermesi ve buna dair çok titiz bir çalışma gerçekleştirmesi gerekiyor.
Uzun yıllar Türkiye’nin çeşitli illerinde eğitimler veren Taluk, iletişim dilinin önemini ise şöyle özetliyor: “Bu eğitimlerde kadınların diğer kadınlara ayırımcılık yaptığına, tepeden baktığına tanık oldum. Kapsayıcı olmak aynı zamanda kapsayıcı bir iletişim dilini de gerektirir. Hedeflediğiniz kadın gruplarıyla çalışırken, onların dilini de çok iyi anlamak, şefkat dili kurmak gerekir.”
TÜRKİYE’DE SEÇİM KAZANMANIN FORMÜLÜ
Kitap’ta İran, Tunus, Hindistan gibi ülkelerdeki kampanyalardan da söz ediliyor. Sadece Türkiye de değil birçok yerde zorlu seçimler yapıldığından bahseden Taluk, “ben formüllerden pek hoşlanmam, zira herkesin kendi oyunu, paradigması farklı. Daha çok büyük resmi görmelerini, anlamalarını sağlamak buna göre bir matematik, yol haritası çıkarmaları için uğraşırım” diyor. O nedenle ilk olarak amaç ve hedefin önemine dikkat çekmeyi tercih ederim. Bakıldığında çok kolay bir şey gibi görünse de, başarısızlıkların büyük bir bölümünün arkasında ne istediğini gerçekten bilmemek, ortaya ortak bir amaç koyamamak, hedefini doğru bir biçimde kelimelere dökememek ilk sırada yer alır. “Ben başkan olmak istiyorum” demek kolaydır ancak yetmez. Ardından tabii ki strateji geliyor. Kervan yolda düzülür mantığıyla hiçbir şey olmaz. Evet bazan bazılarının şans dediği şey aynen piyango vurması gibi sizi yakalayabilir. Bu da ne sürdürülebilirdir ne de toplumsal bir gerçeği yansıtır. Kararlı, çalışkan, sabırlı olmak ise olmazsa olmaz başka bir kuraldır. Kitapta sözünü ettiğim 101 Tavsiye aslında 4 ana başlıkla özetlenebilir. Strateji, Liderlik, İletişim ve Toplulukları Harekete Geçirme Gücü.
SEÇİMLER TOPLUMUN KENDİ KADERİYLE İLGİLİ Mİ?
Türkiye’de seçimler üzerine yapılan bir akademik araştırmaya göre, seçmenin siyasal partilerce yapılan seçim kampanyası çalışmalarına karşı genel olarak ilgili olduğu görülüyor. Toplumdaki demokratik mekanizmaların çalışması bakımından seçmenleri ile sürekli iletişim halinde olan siyasi partiler ipi göğüslüyor. Seçmenler, güncel sorunlarını diğer zamanlardan daha çok seçim dönemlerinde, siyasal partilerle paylaşmak istiyor ve yönetime katılmak için çaba gösteriyor. Bazıları da tek oyunun hiçbir işe yaramayacağını düşünerek sandık başına gitmemeyi tercih ediyor.
Türkiye, siyasal katılımın çok yüksek olduğu ülkelerden biri. Batı demokrasisinde böyle bir oran neredeyse yok. Kendi kaderinden daha çok gündelik yaşamıyla ilgili seçmen. Türkiye seçmeni büyük ölçüde, “cezalandırma ya da ödüllendirme” duygusuyla hareket etmektedir. Ekonomik krizler de burada cezalandırma duygusunu en fazla tetikleyen toplumsal olaylar. Çok partili dönemden bu yana seçmen davranışları dikkatli izlenirse, Türkiye seçmeninin her seferinde kendisine kulak tıkayanları cezalandırdığına tanık oluruz.
EN DOĞRU KAMPANYA KİMDE?
Doğru kampanya, seçimi kazanan kampanyadır. Seçimi kazanmanın da temel anahtarı taban mobilizasyonudur. Ak Parti, bunu son 17 yıldır başarıyla yapıyor ancak bu seçimlerde, sandığa gitmeyen seçmen sayısında artış bekliyorum. Bir de gençlere hitap eden bir kampanya hâlâ yok. Bu seçimin belirleyicilerinden biri de genç seçmen olacak.
SEÇİLMEK İÇİN ÖNCELİKLİ BEŞ TAVSİYE
1. Size Zaferi Getirecek Oy Sayısını Belirleyin / Amacınızı İyi Tanımlayın
2. İyice Düşünülmüş Bir Stratejiye İhtiyacınız Var.
3. Öncelikli Hedef Kitlenizi Belirleyin (Herkese ulaşamazsınız).
4. Seçimi İdeoloji Değil Lider Kazanır.
5. Şeyh Uçmaz Müritleri Uçurur.
KAMPANYA HERŞEYİN CEVABI MI?
Seçim kampanyaları her şeyin cevabı değil. Sandık güvenliği meselesi dünyanın her yerinde var. Kitabı okurken okuyucunun aklından oy hırsızlığı, sahte haber gibi etik olmayan birçok uygulama ile ilgili sorular geçeceğini de biliyorum. Kitabın bazı bölümlerinde bunlara cevap vermeye çalıştım ama tepkisel olmaktan çok çalışmayı, proaktif olmayı öneren, bunun için hareket planı sunan referanslar dizisi paylaşmayı daha çok önemsedim. Başarısızlıklarımıza, bahane bulmak kolay, önemli olan başarıyı hayata geçirmek ve kazanmak. Umarım söylemek istediklerim hedefine ulaşır. Bunun için de mücadele ediyorum. Sorunları tartışmaktan çok çözmeye çalışan bir kafa yapısına geçmemiz gerek acilen. Tabii ilkesel bir meseleyi de göz ardı etmiyorum. Ben sandığa ve gücüne inanıyorum. Ayrıca bu kitapta verdiğim tavsiyeler, benim kişisel görüşlerim değil. Dünya çapında ve Türkiye’de başarılı olmuş seçim kampanyalarını inceleyen ve bunlardan 101 tavsiye çıkaran, bir seçimin kazanılması için neler yapılması gerektiğini ortaya koyan “seçim-iletişimi” kitabı hazırladım.
SEÇMEN DAVRANIŞINI ETKİLEYEN EN ETKİLİ YÖNTEM
Seçmen davranışını açık ara etkileyen yöntem, yüz yüze iletişimdir. Zaten kitapta da bundan bolca söz ettim. Unutmayın, 2002’de Ak Parti, seçimi kazandığı sırada, tüm medya karşısındaydı. Ancak aklı ve ve vicdanı hür bir insan olarak kendi kişisel düşüncemi söyleyebilirim. Ana akım medyanın taraflı davranışı, yasal bir düzlemde mücadele eden siyasi bir partiyi (HDP) görmezden gelmesi etik bir tavır değil, mesleğin nesnel olma kriterinden uzak. Zaten Doğu toplumlarının da en büyük sorunu bu, her şey kişisel. Olaylara, sorunlara, nesnel bir bakış açısı, neden sonuç ilişkisi hep göz ardı ediliyor.
PROGRAM MI, POLİTİKA MI, PROJE Mİ?
1991 Seçimleri’nde Mesut Yılmaz’ın liderliğindeki ANAP, ünlü Fransız reklamcı Jacgues Séguéla ile çalıştı. ANAP ile yaklaşık 8 saat süren bir görüşme gerçekleştiren Séguéla’nın talep ettiği ücret önce çok yüksek bulundu, görüşmeler sonunda Mesut Yılmaz’a 10 Altın Öğüt sundu:
- Seçimleri ideoloji değil, liderler kazanır.
- Seçimlerde geçmiş için değil, gelecek için oy verilir.
- Oy, umut için verilir, program için değil.
- Seçim, siyasal olmaktan öte, psikolojik bir olaydır.
- Devlet adamı olmak isteyen her siyasetçi kendi efsanesini geliştirmelidir.
- Lider, bağımsız kişiliğini vurgulamalıdır.
- Devlet adamı, ülkesinin yapısını yansıtmalı, bugünden yarını temsil etmelidir.
- Lider, ülke içi imajı kadar, dış imajına da önem vermeli, onu geliştirmelidir.
- Seçimi lider kazanır ama yalnız olmadığını da unutmamalıdır. Politika dışı ilişkilerine de önem vermelidir.
- Zamana zaman tanımak gerekir. Lider, orta ve uzun vadeli düşünmeli ve bunları yansıtabilmelidir.
DEMİRTAŞ MI, ALPER TAŞ MI?
Seçim Nasıl Kazanılır?’da Demirtaş’tan da söz ettim doğal olarak. Demirtaş da, doğal ve samimi tavrıyla, HDP seçmeni olmayanların da sempatisini kazanmış bir lider. Özellikle gençlerin ilgi gösterdiği Demirtaş, kendine has mizah duygusuyla da Türkiye siyasetinde önemli bir yere sahip oldu. 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri öncesinde, İhsanoğlu’nun diğer adaylar Erdoğan’ın ve Demirtaş’ın banka hesabına 1000 TL değerindeki sembolik bir destek sunmasına karşı Demirtaş, “Hocam zahmet etmişsiniz, teşekkür ederim, yalnız öbüründe çok var ondan, hepsini bana yatırabilirsiniz rahat olun” ifadesiyle, Erdoğan’a açıkça “seni başkan yaptırmayacağız,” diyecek kadar cesur ve açık sözlü olmasıyla, HDP’ye soğuk bakan seçmenin bir kısmına da kendini sevdirmeyi başardı. İknanın en önemli ilkelerinden biri de, beğenme, sevgi ilkesidir. İnsanlar kendilerine benzeyen ve kendisi gibi olan insanları severler, güvenirler. Kişisel olarak düşüncem ise, Demirtaş için siyasetin burada bitmediği.
Alper Taş’la ilgili çok iyi şeyler duyuyorum. Hakkında okuduklarım kişisel olarak hoşuma gitse de Beyoğlu’nun demografik yapısına ne kadar uygun emin değilim. Sadece Rizeli olması, ya da İmam Hatip Lisesi’nde okumuş olması, seçmeni kandırmaktan başka bir şey değil. Doku gerçekten tutacak mı? Kaldı ki, hep diyorum, seçimlerde en etkili kriter, taban mobilizasyonu.
CHP ÖRGÜTÜ DIŞARIDAN BİR ADAYA ÇALIŞACAK MI?
Öncelikle CHP örgütü, dışarıdan gelen bir aday için gerçekten çalışacak mı? Şöyle bir düz mantığı çok saçma bulduğumu söylemek zorundayım. Beyoğlu seçmeninin çoğunluğu Karadenizli ve muhafazakâr diye ona uyan bir aday bulmak, stratejiden son derece uzak bir hesap. Bunlara rağmen, Taş’a başarılar diliyorum. Zira CHP için Beyoğlu aslında zor olmayan ilçelerden. Hep yanlış matematik nedeniyle kaybettiklerini düşünüyorum
0 comments on “SEÇİM NASIL KAZANILIR?”