Hayır demeyi sevmeyen, uzlaşmacı ve anlayışlı lider. Avrupa şu sıralar ondan bahsediyor. François Hollande, Sosyalist Parti’nin üç milyondan fazla delegesinin ortak kararıyla Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sarkozy’nin karşısında yarışacak.
Marine Le Pen , Nicolas Sarkozy, François Hollande isimlerini sıkça duyacağımız bu savaşta, Marine Le Pen’in gerekli 500 seçilmiş imzasına ulaşamaması adaylığını tehlikeye sokuyor. Onun olmadığı bir seçimin Sarkozy’e yarayacağı, aşırı sağcı seçmenin Sarkozy’den yana tercihini kullanacağı düşünülüyor.
Diğer taraftan İtalya, İspanya, İngiltere ve Almanya’nın kurduğu 4’lü koalisyon kapalı kapılar ardında Nicolas Sarkozy’i desteklemek amacıyla karşı cephe oluşturuyor. Almanya’nın seçim kampanyası sırasında Hollande’ı Berlin’de ağırlamayacağını duyurması da bu beklentiyi güçlendiriyor.
Avrupa’da aşırı sağcı akımlar mı destekleniyor yoksa sosyalist görüşün ortak mali harekete karşı çıkacağı mı düşünülüyor?
Bask bölgesinde geçtiğimiz günlerde Sarkozy’nin yumurtalı protestoya uğraması seçmen ve “patronlar” arası uyuşmazlığın bir göstergesi oldu.
Avrupa Birliği politik bir birlik olmaktan çok “marche commun” Ortak Pazar olma yoluna gidiyor ancak bu Pazar perde önü ve perde arkası patronlarının himayesinde var olacak. Tıpkı rahmetli Ecevit’in yıllar önce “ortak Pazar”a davet edildiğimizde “onlar ortak biz Pazar” dediği gibi bu seçim sürecinde -ve sonrasında- Avrupa’nın ekonomisi çökmek üzere olan devletleri pazar olacak. Ortaklar -daha doğrusu patronlar- ABD ile beraber pastadan en büyük payı almak için savaşacaklar.
Avrupa Birliği mali yönden miladını doldurmak üzere. Gören gözün gördüğünü göremeyen patronlar ise halkların haklarını sömürmeye devam ediyorlar.
İngiltere, İspanya, İtalya ve büyük patron Almanya’nın açıktan, Amerika’nın ise perde arkasında sosyalist aday Hollande’ı istememesinin de sebebi bu değil mi? “İSTİKRAR” Amerikan politik literatürünün özellikle Avrupa ve Ortadoğu topraklarında dile getirmeyi pek sevdiği söz. Tıpkı 12 Haziran 2011 seçimine giden süreçte ülkemizde de çokça duyulduğu gibi, masa başı savaşlarında müttefik arayan patronlar yeni kanı desteklemeyecekler.
Bahaneleri 25 ülkenin kabul ettiği AB mali paketini yeniden gözden geçireceğini açıklaması olsa da şunu biliyorlar ki, Hollande, Sarkozy kadar kolay lokma değil. Sırtı her sıvazlandığında istekleri yerine getirmeyecek ve gizli hesaplara dahil olmayacak.
Seçim sürecinde halkların haklarını savunur gözükmeye çalışan Sarkozy’nin sevimli görünme çabaları bunca yıllık yönetiminde neden azınlıklara bu kadar hak vermeye çalışmadığı sorusunu akla getiriyor. Bunca yıldır hatırlanmayan Ermenileri şimdi Türkiye’ye karşı koz olarak kullanıyor.
Sanmayınız ki, Hollande aksini yapacak. O da seçilir seçilmez “Sözde Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısını” tekrar gündeme getireceği yönünde açıklamalarda bulundu. Lakin Hollande’ın bu davranışı Sarkozy’e göre daha anlaşılır, çünkü Hollande herkesin eşit haklardan faydalanması gerektiğini ve Türkiye’nin AB üyesi olmasının çok normal olduğunu savunuyor.
Bu süreçte ne yazık ki, Hollande patronlardan destek alamayacak. Ancak halkın desteğini yanına alacağı kuşkusuz. Avrupa’da sosyalizmin yeniden ateşlenmesi için gerekli olan taze kan; tam onbin ayrı noktada yapılan seçimle adaylığı belirlenen François Hollande.
Seçim sürecinde verilen sözler, tarih boyunca koltuklara oturulduğu anda unutulmuştur. Dileriz ki, insanların eşitliği ve mutluluğu için halktan biri olarak savaşacağını söyleyen Hollande vaatlerini unutmaz ve Avrupa, Muhafazakârlar Birliği halini alan yönetici lobisinden kurtulur.
0 comments on “FRANSA’YA SOSYALİST LİDER”