CHP 2019 seçimlerinde Kadıköy’de yüzde 65.99 oranında oy aldı. En yakın rakibi AKP 19.54’de kaldı. Yani burası CHP için bir ‘kale’. Kadıköy’de 14 aday CHP’den aday olmak için yarışıyor. Barış Antik bu adaylardan biri. Partinin her kademesinde görev yapmış ama özellikle İstanbul İl Gençlik Kolu Başkanlığı döneminde yaptıklarıyla öne çıkmış, sevilmiş, kendisinden bahsettirmiş biri. 2019’dan beri Kadıköy Belediye Meclis üyesi olarak görev yapıyor ve Kadıköy Belediye Başkanlığına aday.
Barış Antik’e göre Kadıköy’ün çok fazla özelliği var. “Ancak bugünlerde Fikirtepe’yi de konuşmak gerek” diyor. Çünkü Fikirtepe “Murat Kurum’un kariyeri.”
Bu devasa kentsel dönüşüm iktidarın eline yapıştı zira. 2006 yılında başlayan proje, neredeyse AKP ile yaşıt ve halen tamamlanamadı. Proje, ne Çevre ve Şehircilik Bakanları ne TOKİ başkanları eskitti. Her iki görevi de tüketen Murat Kurum bu kez de AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına talip. O nedenle Fikirtepe’yi konuşmadan İstanbul’u konuşamayız.
Kadıköy adayları arasında projeleriyle en fazla öne çıkan isim olan Barış Antik’in Kısa Dalga’dan Çağrı Sarı’ya verdiği röportaj.
Barış Bey belediye başkan adayları arasında en genç adaylardan birisiniz. Uzun süredir de siyasetin içindesiniz. Kısaca kendinizi anlatır mısınız?
1988 yılında doğdum. Hayatım boyunca Kadıköy’de yaşadım. Babamlar 80 öncesinde gelmişler, annem zaten Eyüplü. Bütün ilkokul, ortaokul eğitim hayatım Koşu Yolu’nda geçti. Maltepe Üniversitesine gittim. O esnada Cumhuriyet Halk Partisine üye oldum. Kadıköy gençlik kolu başkanlığı, sonra İstanbul Gençlik Kolları Başkanlığı yaptım. Canan Kaftancıoğlu’nun ilk döneminin yönetimindeydim. Şimdi 5 yıldır belediye meclis üyesiyim. Gezi sürecinde de SODEV yönetim kurulu üyesiydim. Aynı zamanda Sosyal Haklar Derneği üyesiyim. 18 yaşımdan beri aktif olarak siyaset yapıyorum.
Biraz Kadıköy’ü anlatır mısınız? Cumhurbaşkanı da burada yaşayanlar için ‘kaymak tabaka’ tarifi yapmıştı.
Kadıköy’ün yoksul ve zengin mahalleleri diye bir ayrım eskiden vardı. Sosyoekonomik olarak alt gelir seviyesine sahip olan Fikirtepe, Merdivenköy kısmen 19 Mayıs’ın mahallesi bu kapsamdaydı. Ama değişmeye başladı. Bence çok ciddi bir sınıfsal kayma var. Eskiden burada yaşayanların gelir seviyesi daha yüksek olabilir ama şu anda nüfusun beşte biri 65 yaşın üstünde, emekli geliri ile yaşamaya çalışan insanlar var. Ayrıca yoğun bir nüfusun olduğunu da söylemek gerek. Yani doğru düzgün ekonomik kaynağı olmayan insanlar bunlar.
Kadıköylülerin sosyoekonomik durumu benim ailemden çok farklı değil. Benim annem, babam, emekli bir tane evleri var. Emekli maaşıyla yaşayamaya çalışıyorlar. Yani Kadıköy İstanbul’un birçok yerine göre çok pahalı bir semt ve bu pahalılıkta yaşamaya çalışıyor insanlar.
‘Mahalle temelli bir yönetişim anlayışı sağlamak şart’
Yerel yönetimler deyince, ilk aklımıza gelen şey deprem oluyor artık. Kadıköy’ün zemini eski ama bazı bölgelerde alüvyon toprak var. Binalar da eski. Siz de belediye Meclisindeki deprem alanında çalışmışsınız… Kadıköy’ü bu anlamda tanımlar mısınız. Depreme hazır olmadığını biliyoruz bu kentin…
Beş yıllık süreçte sadece imar komisyonu başkanlığı yanı sıra deprem konusunu da çalıştım. 1999 depreminde Adapazarı’ndaydım. Onun nasıl bir kaos olduğunu biliyorum. Kadıköy’ün zemini İstanbul’un diğer ilçelerine nazaran görece daha iyi. Ama üç tane dere geçiyor. Haydarpaşa’nın yanında akan bir dere var. Kurbağalıdere ve Bostancı deresi. Bu üç derenin çevresi riskli. Yapı stokumuz ise yaşlı bir yapı stoku. 1999 depreminden sonra dönüştürülen, değişen yapı oranımız, toplam yapı storumuz içinde yüzde 18. Bizim kampanyanın da temelini oluşturan, mahalle bazlı bir yönetişim anlayışı. Deprem içinde bu şart. Mahalle temelli bir yönetişim anlayışı sağlamak gerekli. Hem belediyecilik anlamında hem de yerel yöneticiliği ontolojisinden dolayı politik tarafı da var. Bu ikisini doğru bir şekilde yerleştirmek gerekiyor.
Mesela mahalle bazlı bir yönetimi anlayışı depremde çok ciddi bir avantaja sebep olur. İstanbul depremi gerçekleştiğinde, biz mahallelerimizde mahsur kalacağız. Bizim dosyalarımızda eylem planlarımız var. Şu anki mevcut belediyede de var. Bu bakanlıkta da var, kaymakamlıkta da her yerde var.
Mahallede, muhtarlıkta orada olur, çeşitli politik, siyasi, kültürel aktivasyonlar da olur ama deprem anında afetten sonra da oranın merkez olması lazım.
Örneğin Koşuyolu 12 bin 500 kişilik bir mahalle. 480 bin kişiyi idare etmek de var ama 12 bin 500 kişinin kendi içinde organize olması daha kolay. Bu projenin adı KADAK. Kadıköy Deprem Affet Koordinasyon Merkezleri. Bunlar kağıt üstünde. Kadıköy belediye meclisi üyesi olarak 5 yıldır zaten üstünde çalıştığım bir proje. Şu anda da meclis gündeminde duruyor. Belediye Başkanı olduğumda uygulamaya geçeceğiz.
Sizin üzerinize çalışıp oluşturduğunuz bir proje mi bu?
Projeyi ben bulmadım, projeyi Japonlar bulmuş, yani onlar diyorlar ki yönetebilmek için bu işi yerelleştirmek lazım. Aslında bu mantıkla sadece depremi ele almıyoruz. Demokrasiyi geliştirmek için de gerekli. Bizim buradaki temel meselemiz mahalleden bir yönetim anlayışı yaratmak, afet durumunda da bunun katkısı çok yüksek. Genel olarak siyasette bir merkezileşme eğilimi var.
‘Murat Kurum’un tüm kariyeri Fikirtepe… ve bugün ne halde’
Kentsel dönüşümde bir yılan hikayesine dönen Fikirtepe de sizin sınırlarınız içinde… yapamadı, dönüştüremedi iktidar orayı. Ne oldu. Son olarak hangi aşamada?
AKP iktidara geldiğinde bence neoliberal bir sınıf atlama yaşadık. Ekonomik yürütücüler bize dedi ki, “Türkiye’ye siz marka kentler yaratacaksınız. Marka kentlerden prestij caddelerine…” Erdoğan yönetimi aslında bu marka kenti İstanbul olarak belirledi. Erdoğan’ın inşaat politikasıyla daha da yoğunlaştırdık. Fikirtepe ilçemizdeki en korkunç örneği. Bence Türkiye’deki en korkunç örneği. Fikirtepe gecekondu mahallesiydi. İki üç katlı binalar vardı. Ben çok gençlik kolu başkanıyken Fikirtepe’de düğüne gittiğimi biliyorum. Sokak düğününe sünnet düğünleri olurdu, öyle bir yerdi. Ama Kadıköy’ün de en değerli yerlerinden bir tanesi. Maden olarak gördü bu bölgeyi… Oradaki inşaat rantiyerlerinin de iştahını kabarttı. Buranın dönüşümü evet lazımdı ama doğru planlanması gerekliydi. Erdoğan’ın temsil ettiği inşaat zihniyeti orayı birdenbire bir “çekim merkezi” olarak tanımladı. Yedi bin yıllık bir yer orası. Yani neolitik çağ kadar dayanan tarihi var Fikirtepe’nin. Ne yaptı, sattı… projeleri de tamamlayamadı. Murat Kurum’un bütün kariyeri Fikirtepe. Fikirtepe hikayesinin göbeğinde Kurum var…
Mahallede müteahhit görünümlü çantacılar kapı kapı gezip işte biz burayı bakanlıktan çözdük. Her birinize işte birer ikişer değil, dörder beşer daireler vereceğiz. Böylece siz de ekonomik anlamda refah içinde yaşayacaksınız diye insanları kandırdılar. Daha sonra zaten süreç çıkmaz bir duruma geldi.
Fikirtepe tarihsel olarak Bizans’tan daha eski, neolitik çağ kadar uzanan bir arkeoloji üzerinde oturuyor. Fikirtepe höyüğünde cilalı taş devrine geçmeden önceki buluntular var. Şu anda biz o arkeolojik mirasının üzerindeyiz. Şimdi bu dünyanın hiçbir medeni toplumunun kabul edilebilecek bir şey değil.
Sizin sloganınız “müşteri değil, kentli, seçmen değil, yurttaş…”
Neoliberal rüzgarın içinde politik üreten politikacılar süreci nasıl bakıyor? Aslında diyor ki, biz herkesi müşteri olarak görüyoruz. Sokakta yaşayan insanı da müşteri olarak görüyoruz. Biz kentli olmanın ne demek olduğunu, kentlerde nasıl politika yapılabileceğini ve mali müştereklerde bu nasıl ortaya çıkar? Bunun üzerine gidiyoruz.
0 comments on “Fikirtepe’yi konuşmadan İstanbul’u konuşamayız”