DÜNYADAN

ŞİLİ’DEKİ SON SEÇİMLER ÜZERİNE

17 yıl önce, 1996’nın 29 Şubat günü, sekiz üniversite öğrencisi, o dönemde üniversite harçlarına yapılan yüzde 350’lik zammı protesto etmek için Meclis’te “Harçlara Hayır” pankart açtı. Dönemin milletvekillerinden eski polis müdürü Necdet Menzir’in, “kim soktu bu teröristleri buraya” dediği öğrenciler yaka paça gözaltına alındı.
Pankart açmadan aldıkları ceza Yargıtay’ca ‘demokratik bir tepki’ kararıyla bozuldu. O dönemin karanlığında kitlesel, yaratıcı eylemlerle ortalığı sallayan Öğrenci Koordinasyonu, ‘ileride silahlanabilirler’ şerhiyle ‘silahsız örgüt’ ve ‘Dev-Genç’in devamı ilan edildi. Sadece pankartçı öğrenciler değil, ‘işbirlikçi’ arkadaşları, onlara ‘yardım ve yataklık’ yapanlar da yargılandı. Kamuoyunda bilinen adıyla ‘Kalemli Çete’ üyesi gençlere toplam 96 yıl ceza verildi. AİHM’in verdiği adil yargılanma hakkının ihlali kararına rağmen ‘yeniden yargılama’ talepleri reddedildi.
1990’lardan günümüze pek bir değişiklik olmadı. 14 Mart 2010 tarihinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı Roman Çalıştayı’nda “Parasız Eğitim İstiyoruz, Alacağız” yazılı pankart açan Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer gözaltına alındı, 19 ay tutuklu kaldılar. Tahliye oldular; ancak özel yetkili mahkemelerce örgüt üyeliğinden ve propagandadan cezalandırıldılar.
Türkiye’de devlet aklı, tutarlılığından bir şey kaybetmeksizin öğrencilerin üzerine hep aynı kararlılıkla çökerken Şili’de son seçimlerde dört eski öğrenci lideri gencin Şili Komünist Partisi’nden milletvekili olmaları hakkında bir yazıya, yüzlerce örnek arasından seçilmiş, biri eski, biri yeni, iki Türkiye mevzusuyla başlamak, ‘anlamlı’ olur diye düşündük.
Şili’deki son seçimler, soldan kadın bir adayın ikinci kez devlet başkanı seçilmesi kadar; hatta ondan daha çok, dört eski öğrenci lideri gencin milletvekili olması açısından kritikti. 2006 yılında Şili’nin ilk kadın devlet başkanı seçilen Michelle Bachelet, Şili’de Kasım ayında yapılan son seçimlerde tekrar aday oldu. Sol Blok’un adayı olan Bachelet, Kasım’daki ilk turda yeterli oyu alamayınca Aralık ayında yapılan ikinci turda yüzde 62 oyla ikinci kez devlet başkanı seçildi. Milletvekili olan dört genç, Camila Vallejo, Gabriel Boric, Giorgio Jackson ve Karol Cariola, 2011’de Şili’yi günlerce sallayan üniversite öğrencilerinin eylemlerinde adlarını duyurmuştu.
Öğrenciler, Şili hükümetinin eğitim politikasını protesto etmek için 2011 yılının Mayıs ayında gösterilere başlamıştı. Daha sonra bu gösteriler büyümüş ve çeşitli toplum kesimlerinden destek görmüştü. Olaylar nedeniyle Şili hükümeti kabine değişikliği yapmak zorunda kalmıştı.
Milletvekili seçilen dört genç arasında öne çıkan, şüphesiz ki, Şili Üniversite Öğrencileri Federasyonu (FECH) eski Başkanı Camila Vallejo oldu. Vallejo, henüz öğrenciyken bir kadın lider olarak dikkat çekmişti. FECH’in 2010-2011 dönemi başkanlığını; 2011-2012 döneminde Boric’in başkanlığında da onun yardımcılığını yaptı. 2013 senesinde, Şili’de öğrenci isyanları devam ederken Şili Komünist Partisi’nden milletvekili adayı oldu.
Seçimlerde aday olduğu La Florida kentinden yüzde 43 oy ile milletvekili seçildi. Seçim çalışmalarına karnı burnunda katılan Vallejo, oy kullanmaya da kucağında bir aylık bebeğiyle gitti. Henüz 25 yaşında olan Vallejo, hayatta ideallerini yerine getirmek için kadınların önünde, ne ailenin ne çocuk sahibi olmanın ne de hayat standartlarının bir engel olmayacağını dünyada onu örnek alan milyonlara böylece gösterdi. Seçimlerin ardından tüm dünyanın gözleri Camilla’nın üzerindeydi; herkes yapacağı açıklamaları merakla bekliyordu. Sokak hareketlerine geri dönüp dönmeyeceği de tartışma konusu olan Vallejo, mevcut parlementonun Pinochet’in darbe yasası olarak bilinen eğitim yasasını değiştirmekte başarılı olacağına inandıklarını, ilk icraatlarının bu yasayı değiştirmek olacağını söyledi.
Şili’de, Türkiye gibi darbeler dönemi yaşayan, çok acılar çekmiş ve hala bu yaşananların izlerini taşıyan bir ülke. Askeri darbeyle başa geçen Pinochet, 17 yıl sürecek bir diktatörlük kurmuş, bu süreçte ülkeyi kan gölüne çevirmiş, tüm siyasal muhalefeti bastırmış ve ülkede neoliberalizmi hakim kılmak için her yöntemi uygulamıştı. Pinochet Şili’ye sadece işkenceler, “kaybetmeler”, yargısız infazlar değil; gelir adaletsizlikleri, yoksulluk, düşük ücretler, budanmış sosyal haklar, güçsüzleştirilmiş sendikalar, kuşatılmış bir sivil toplum da ‘armağan’ etti.  Ama Şili halkı, darbeyle ve darbeci generalle yüzleşmeyi başardı. İlerlemiş yaşına rağmen onu yargılamaya karar verdi. Pinochet’nin ömrü bunun sonucunu görmeye yetmedi; ama şu anki devlet başkanı, Bachelet’in, Pinochet’nin katlettiği bir generalin kızı olması bile, bu hesaplaşmanın devam ettiğini gösteriyor. Tıpkı Bachelet gibi, hatta ondan da öte, dört eski öğrenci lideri gencin milletvekilliği de bu umudun sürmesi için yeterli. Darısı bizim başımıza, diyelim mi?

0 comments on “ŞİLİ’DEKİ SON SEÇİMLER ÜZERİNE

Bir Cevap Yazın