13-İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ DERGİLER POLİTİKA

TÜRKİYE’DE BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

İLETİŞİM HUKUKU VE FİKRİ HAKLAR TEMELİNDE TÜRKİYE’DE BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

Basın Özgürlüğünün Tarihsel Süreci

Tarihsel olarak basın özgürlüğünün doğması, İngiltere’de 1500 yıllarında Kral Henry’nin belirli kitapları yasaklaması, 1600’lere kadar kitap basımı için kraliyet lisansının gerekmesi üzerinden tetiklenmiş, Avro- Amerikan devrimleriyle desteklenmiştir. Otoriterliğe ve despotik hükümetlere uyarı niteliğinde olan ve tüm yayıncılık faaliyetleri üzerinden gerçekleşen basın özgürlüğü mücadelesi, İngiltere’de dört sav üzerinden yer bulmuştur.

“Matbaanın anahtarı cennetten inmedir.”

Teolojik yaklaşım üzerinden John Milton, basın özgürlüğünü din ve tanrı ile ilişkilendirerek sansürcü devletin tanrının insana bahşettiği akla karşı geldiğini ifade etmektedir. Bireyin doğal haklarına vurgu yapan yaklaşımı savunan John Locke’a göre; basın özgürlüğü en temel haklardan biridir ve ona konan sansür, insanların temel hak ve özgürlüğüne aykırıdır. Bireyler doğal hak ilkesini devletin olumsuzluğuna ve haksızlıklara karşı ifade ve basın özgürlüğü üzerinden kullanır. Jeremy Bentham is Faydacılık yaklaşımıyla “Basın ve Tartışma Özgürlüğü Üzerine” adlı bir çalışma yapmış ve en iyi devlet yönetilenin faydasını düşünen devlettir ve basın sansürü yönetilenin mutluluğuna aykırıdır ilkesiyle özgür bir basının mutluluğun dostu olduğunu savunmuştur.  John Stuart Mill ise Hakikat yaklaşımı üzerinden hakikate yurttaşlar arası tartışma ortamı ve ifade özgürlüğüyle ulaşılabileceğini belirtir. Basının hakikate ulaştıran bir araç olduğunu savunur. Klasik liberal medya kuramı basını kamu çıkarları savunucusu ve hükümet gözlemcisi olarak niteler.

Kuramsal ilkeler doğrultusunda medya sansürsüz olmalı, yayın ve dağıtım iznine gerek olmamalı, hükümet ve yöneticiye yapılan sözlü saldırılara ceza verilmemeli, bir haberi yaymak ve ya kısıtlamak için baskı yapılmamalıdır. Yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü kuvvet olarak tanımlanan basının bu görevini sürdürmesi için önce özgür olması, daha sonrada objektif habercilik anlayışı içerisinde çalışması gerekmektedir. Objektif ve yansız habercilik başka bir çalışmanın konusu olduğundan, aşağıda hür bir basın için düzenlenen anayasal maddeler ele alınacaktır.

Basının özgür olma anlayışı, Fransız devrimiyle beraber 1789 İnsan Hakları ve Yurttaş Evrensel Bildirgesi’ne girmiştir. İfade özgürlüğünün yer aldığı 11. Maddede “Düşüncelerin ve görüşlerin özgürce iletimi, insanın en değerli haklarından birisidir. Bu nedenle her yurttaş, serbestçe konuşabilir, yazabilir ve yayınlayabilir; ancak bu özgürlüğün, yasada tanımlanan biçimde kötüye kullanılmasından ötürü sorumlu tutulur.” Bu sebepledir ki, basın özgürlüğü ifade özgürlüğünden bağımsız düşünülemez. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde yalnızca ifade özgürlüğünden bahsetmiş, basının, ifade özgürlüğünü kullanma araçlarından birisi olduğundan, Mahkeme ve Komisyon basın özgürlüğünü bu madde kapsamında değerlendirmişlerdir.

“Basın demokratik bir toplumun bekçi köpeği görevine sahiptir.”

Türkiye’de Basın Özgürlüğü

Osmanlı Devleti’nde basınla ilgili ilk düzenleme, 1864 tarihli Matbuat Nizamnamesi’nde yer almış, 1909 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. Bu kanun doğrultusunda, “siyasi nitelikli yayınlar açısından gazete ve dergi çıkarmak, ruhsat alma koşuluna bağlandı ve başlıca devletin iç güvenliğini asayişini bozan bir suçun işlenmesini kışkırtan gazetelerin geçici ya da kesin; padişah ve hanedanı hakkında uygunsuz sözler kullanan; vekiller, dost ve müttefik devletlerin hükümdarları, yabancı devletlerin temsilcileri aleyhinde yazılar yazan gazetelerin bir ay süreyle kapatılacağı” belirtilmiştir.  Daha sonra 1876, 1908, 1921, 1924, 1931 ve 1962 anayasalarıyla çeşitli değişiklikler, haklar ve kısıtlamalarla yer bulan bu kanun 1982 Anayasası’nın 28. Maddesiyle düzenlenmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda 5187 Sayılı Basın Kanunu’nun 3’üncü maddesine göre; “Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.” Öte yandan bu maddenin devamında söz konusu hakkın sınırlandırılmasıyla ilgili; “Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir” hükmü yer almaktadır.

Anayasamızın Düşünce ve Kanaat Hürriyeti’ni ele alan 25. Ve 25. Maddesine göre; “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.

Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.  2001 yılında bu maddeye, ”Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir” hükmü getirilmiştir.

Söz konusu sınırlamalar temel hak ve özgürlüklerin özlük haklarına dokunmaksızın yapılmalı, demokratik siyasal yaşam kısıtlanmadan gerçekleştirilmelidir.

T.C Anayasasında doğrudan basın ve yayım hürriyetini ele alan 27. Maddedeki hükümlere göre ise;

(1) Basın hürdür, sansür edilemez.(2) Basın hürriyeti 26. maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen sebeplerle sınırlanabilir. (3) Yargılamanın amacına uygun olarak yerine getirilmesi için kanunla belirtilecek sınırlar içinde hâkim tarafından verilen kararlar saklı kalmak üzere, olaylar hakkında yayın yasağı konulamaz.(4) Süreli veya süresiz yayın yapmak ve bu amaçla basımevi kurmak, önceden izin alma ve malî teminat yatırma şartına bağlanamaz.(5) Kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri ile basın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz. Süreli veya süresiz yayınların suç soruşturma veya kovuşturması sebebiyle zapt ve müsaderesinde genel hükümler uygulanır.(6) Süreli yayınların çıkarılması, yayın şartları, malî kaynakları ve gazetecilik mesleği ile ilgili esaslar kanunla düzenlenir. Kanunla haber, düşünce ve kanaatlerin serbestçe yayınlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı şartlar konulamaz.(7) Süreli ve süresiz yayınlar hâkim kararıyla, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ise kanunun yetkili kıldığı merciin emriyle toplatılabilir. Toplatma kararı veren yetkili merci, bu kararını en geç yirmidört saat içinde yetkili hâkime bildirir. Hâkim bu kararı en geç kırksekiz saat içinde onaylamazsa, toplatma kararı hükümsüz sayılır. Süreli yayınların durdurulması da aynı hükümlere tâbidir; ancak bu yayınların kapatılması sadece mahkeme kararıyla mümkündür. Toplatma, durdurma ve kapatmaya ilişkin şartlar ile usul ve esaslar kanunla düzenlenir. (8) Masumiyet karinesinin ihlâline yönelik yayın yapılamaz. (9) Düzeltme ve cevap hakkı, ancak kişinin haysiyet ve şerefine dokunulması veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar yapılması hallerinde tanınır. Düzeltme ve cevap yayınlanmazsa, yayınlanmasının gerekip gerekmediğine, hâkim tarafından ilgilinin müracaat tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde karar verilir. (10) Radyo ve televizyon istasyonları kurmak ve işletmek, kanunla düzenlenecek şartlar çerçevesinde serbesttir. (11) Devletçe kamu tüzelkişiliği olarak kurulan radyo ve televizyon kurumu ile kamu tüzelkişilerinden yardım gören haber ajanslarının ve radyo ve televizyon yayınlarını denetleyen kurumun özerkliği ve tarafsızlığı esastır.

Anayasamızın 28. Maddesine göre; “Basın hürdür, sansür edilemez, basımevi kurmak izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz”.

Devletin bu yükümlülükleri yerine getirmemesi, sansürlemenin ve kısıtlamaların meydana gelmesi, basın özgürlüğünün sağlanmasında en büyük engeldir. Fakat ülkemizde sansürlemenin yanı sıra, basın yayım işinden sonra ilgili kişilere ve/ya da kurumlara getirilen yaptırımlar daha fazladır. Hükümet karşıtı olan ve halkın iktidarı gözlemleyerek fikir oluşturmasına sebebiyet veren görüşlerin ifade edilmesi, sonradan verilecek cezalar sonucunda otosansüre yol açmaktadır. Haber alma hürriyeti doğrultusunda kamusal faydanın yerle bir olacağı bu durum, basın özgürlüğünün kendi kendisini yok etmesine neden olabilir. Öte yandan devlet, basın özgürlüğü konusunda yalnızca objektif kalmakla yetinmemeli, aynı zamanda bu özgürlüğün tayin edilebilmesi ve gerçekleştirilmesi için pozitif düzenlemeler yapmalıdır. Çünkü bağımsız olan ve devlet tarafından özgürlük güvencesi yasalarla temin edilen bir basın, kamu meselelerinden haberdar olunmasına, kamuoyu oluşmasına ve hükümet denetiminin gerçekleşmesinde önemi rol oynar. En kapsamlı tanımlamayla, haber, fikir ve düşünceleri serbest olarak toplayıp, yorumlayıp ve eleştirip basabilmek, çoğaltabilmek, serbestçe yayımlayabilmek ve dağıtabilmek özgürlüğü olarak nitelendirilen basın özgürlüğü, çağdaş demokratik toplumların en önemli özelliğidir.

Ülkemizde son yıllarda medya çalışanları ve gazeteciler üzerinden oldukça fazla tutuklanma ve hüküm giydirme yaşanmış, bu süreç demokratik bir toplumdaki basın ve ifade özgürlüğüne büyük bir darbe vurmuştur. Özellikle 2016 yılındaki başarısız askeri darbe girişimi sebebiyle içinde bulunduğumuz olağanüstü hal (OHAL) temel hak ve özgürlükler alanında yeni kısıtlamaları ve sorunları beraberinde getirmiştir. Bu doğrultuda yaşanan ifade ve basın özgürlüğü sorununa dikkat çekmek üzere Ankara Gazeteciler Cemiyeti tarafından 2014 yılı Mart ayından itibaren kapsamlı bir proje yürütülmektedir. Söz konusu proje grubunun hazırladığı durum raporuna göre, 2014 yılında 330 gazeteci işten atılıp 8 gazeteci istifa etmiş, 2015 yılında 590 gazeteci işten atılıp 34 gazeteci istifa etmiştir. 2016 yılında istifa sayısı 25’e düşerken işten alıma sayısı 3655’e çıkmıştır. Tıpkı yaşama hakkı gibi temel hak ve özgürlüklerden sayılan haber alma hakkı basın ve ifade özgürlüğü alanı, Türkiye’de gün geçtikçe daralmaktadır. Çağdaş Gazeteciler Derneği 20.09.2017 tarihinde 160 gazeteci ve medya çalışanının ceza evinde olduğunu yayınlamıştır. 2016 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ni yayınlayan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, Türkiye’nin 180 ülkelik basın özgürlüğü listesinde 151. Sırada yer aldığını açıklamıştır. Tıpkı Uganda, Tanzanya, Kenya, İtalya, Yunanistan, Rusya, İran, Irak, Cezayir, Nijerya, Ethiopi gibi Türkiye’de ülkelerle basın özgürlüğü haritasındaki kırmızı ile renklendirilen bölge arasında yer almaktadır. Freedom House’un ‘Dünyada Özgürlükler’ raporuna göre ise Türkiye, 10 yılda özgürlüklerin en çok gerilediği ikinci ülke konumunda yer alırken 100 puan üzerinden yapılan değerlendirmede 38 puan ile “kısmen” özgür ülkeler arasında konumlanmaktadır.

 

Kaynakça:

Balkanlı, R. Basın Hürriyeti, 1. Basım, Resimli Posta Matbaası, Ankara, 1961, s. 23; Dönmezer, Sulhi, Basın ve Hukuku, Genişletilmiş ve Yeniden Gözden Geçirilmiş 4. Bası, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1976, s. 41; Özkorkut, Nevin Ünal, “Basın Özgürlüğü ve Osmanlı Devleti’ndeki Görünümü”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl: 2002, Cilt: 51, Sayı: 3, s. 67.

Mill, J. , (1869), “Of the Liberty of Thought and Discussion”, London: Longman, Roberts & Green.

Yıldız, F. , (2012), “Türk Anayasa Hukukunda Basın Özgürlüğü”, YL. Tezi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi.

https://zete.com/turkiye-basin-ozgurlugu-listesinde-151inci-siraya-geriledi/index.html

0 comments on “TÜRKİYE’DE BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

Bir Cevap Yazın