Hikayeyi doğru anlamak için biraz tarihçeye bakmak lazım.
2002’de, Hugo Chavez’in Bolivarcı devrimi daha doğar doğmaz ilk hasarını almıştı bile.
11 Nisan 2002’de işveren konfederasyonlarının destek verdiği çok büyük bir genel grev yaşandı ve başkanlık sarayına doğru yürüyüşe geçildi.
12 Nisan’da, Genelkurmay Başkanı General Efrain Vasquez Velasco, Hugo Chavez’in yakalanması emrini verdi. Chavez, zorla bir askeri üsse götürüldü ve alıkonuldu.
Bir gün sonra, Pedro Carmona, en büyük işveren sendikası olan Fedecamaras’ın başkanı, devlet başkanı olarak yemin etti, göreve başladı. ABD, yeni hükümeti hemen tanıdı. Washington’un Chavez’i sevmemesi için birçok sebebi vardı ve en önemlisi, Chavez’in ABD’nin Ortadoğu’daki varlığını sorgulamaya başlaması, Küba ve Iran’la yakın ilişkiler geliştirmesiydi.
13 Nisan’da askeri darbe darbe aldı. Chavez taraftarı bir grup general, asker ve binlerce Chavez taraftarı, Miraflores sarayının kontrolünü ele geçirdi. Yeni hükümet üyeleri sarayı terketmek zorunda kaldı ve Chavez başkent Karakas’a gösterişli bir şekilde geri döndü.
Birçok yönden, şu anda Venezuela’da Madura hükümeti ve muhalefet arasında olanlar, 2002 Nisan’ında olanlarla açıklanabilir.
Chavez 1999’da başkan seçildiğinde, Bolivar’ın “Magna Carta”sını oluşturacak, yeni bir kurucu meclis inşa etmiş ve bu yeni anayasa ile seçilmişti. 2002’deki grevler ve askeri darbe, Chavez’in yeni politikalarına bir tepki olarak ortaya çıkmıştı. Bu yeni oluşum, iş dünyasını, eskimiş geleneksel sendika bürokrasisini ve geleneksel politik partileri derinden etkiledi. Onlar Chavez’in yöntemlerini beğenmediler, benimsemediler. Chavez yönetime geri döndükten sonra, Bolivarcı hükümet ile karşıtları arasındaki açı daha da büyüdü ve bugünlere gelindi.
Başkan Chavez, gücünü, ordu üzerinde konsolide etti. O andan itibaren siyasi konsolidasyon yapan bütün Chavez karşıtı güçler, ondan ve politikalarından kurtulmak için ortak hareket etmeye başladılar.
Chavez 2013’de öldüğünde, yerine seçilen Nicolas Maduro tam da küresel petrol krizinin ortasında başkan oldu. Bütün dünyada petrol fiyatları düşmeye başlamıştı ve ekonomisi büyük ölçüde petrole bağımlı Venezuela zorlanmaya başladı; hiperenflasyon ile yüzyüze kaldı. Chavez hükümette kaldığı sürece, büyük çoğunluğu tarımsal sanayi olan, en az 1200 özel işletmeyi devletleştirdi. Birçokları üretimin devletleştirilmesinin, verimsizliği hızlandırdığını, mısır unundan tuvalet kağıdına kadar birçok basit ürünün bulunmasını zorlaştırdığını düşünmeye başladı. Halbuki üretim devletleşirken, dağıtıcı şirketlerin özel sektörde kalmasıyla ve bu şirketlerin spekülasyonlardan yarar sağlayıp, malları saklaması fiyatları daha da yukarıya doğru çıkardı.
Bugün olanlara bu açıdan bakınca, Venezuela’da yaşananlar, Chavez döneminden kalan bir hesaplaşma olarak görülebilir.
Bunu bir “savaş” olarak tanımlamak da yanlış olmaz.
Muhalefet bugün meclis çoğunluğunu, hükümetin bütün reform girişimlerini baltalamak için kullanıyor. Örneğin, muhalefet, Ulusal Meclis’teki çoğunluğu alır almaz, Chavez tarafından gerçekleştirilen, fakir halkı ve doğal afetlerden dolayı evsiz kalanları hedefleyen, barınma projelerini engellemek için elinden geleni yaptı. Ulusal Meclis ayrıca, devletin resmi petrol şirketi PDVSA ile Rus yatırımcılar arasındaki yatırımları da engellemeye çalıştı.
Venezuela’nın saygın anket şirketi Hinterlaces’a göre %61 çoğunluk mevcut ekonomik krize bir çözüm istiyor ama bununla beraber sadece %33 mevcut hükümeti değiştirmek istiyor. Buna rağmen muhalefet, ülkenin Madura’dan kurtulmak istediğini söylemekte. Üstelik, muhalefetin silahlı kuvvetleri Maduro’yu devirmek için darbe yapmaya davet etmesi de, ordu içinde hükümet destekçilerinin çoğunlukta olmasından dolayı rağbet görmüyor.
Venezuela’lılar un, yağ gibi üretimlerinde ve dağıtımında sorun olan yiyecek maddelerindeki sıkıntı ile başetmek için, bunlara eşdeğer daha kolay bulunan meyve, sebze, patates gibi yerel ürünlere rağbet etmekte. Özellikle dağıtım kanallarındaki stokçulukla başetmek için, CLAP adı verilen, hükümet destekli alternatif dağıtım kanalları oluşturmuşlar.
Özetlersek;
Bolivarcı hareket içindeki devrimci güçler ile parlamentodaki muhalefet arasında yıllardır süregelen mücadelenin yeni bir evresi yaşanıyor. Venezuela’da rantçı sağın mesafe kat etmiş olması da doğrudan çatışmalara yol açıyor, karşıdevrimci güç ve ittifaklar yeniden şekilleniyor. Muhalefetteki aşırı sağ, bu krizden faydalanıp, kendi sosyal tabanını güçlendirmeye çalışıyor. Bolivarcı hükümet ise daha çok savunma pozisyonunda kalıp, örgütlü güçlerle birlikte bu durumun bir an önce aşılması için mücadele veriyor.
0 comments on “VENEZUELA NEDEN YENİDEN KRİZDE?”